Kıymetli kardeşlerim cumamız ve Ramazanımız mübarek olsun!
13 Nisan Salı günü Ramazan ayının ilk günü. Hicri olarak 1 Ramazan 1442. Efendimiz (s.a.s.) 12 Rebîülevvel (24 Eylül 622) Cuma günü Medine’ye ayak basmıştır. Bu olaya tarihimizde HİCRET deriz. Miladi 622 yılı Hicri takvimin başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Hicretten on sekiz ay sonra sekizinci ay olan Şaban ayında Ramazan orucu farz kılınmıştır. Ramazan ayı hicri ayların dokuzuncu aydır.
Ramazan orucunun farz oluşunu Rabbimiz şöyle buyurmaktadır; “Ey inananlar! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sakınasınız diye size de sayılı günlerde farz kılındı...” (Bakara Sûresi 183-184) Efendimiz (s.a.s.) de İslam’ın beş şartını saydığı hadiste de Ramazan orucunu zikretmiştir; “İslâm beş esas üzerine kurulmuştur: Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şahitlik etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekât vermek, Kâbe’yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak.”(Müslim, îmân, 21)
Cahiliye zamanında Ramazan ayının bir fazileti yoktu. Zilkâde, Zilhicce, Muharrem ve Receb diye hürmet edilen dört tane ay vardı. İslam geldikten sonra bu ayların hürmeti devam etti. Ramazan ayının fazileti ise Kur’an’ın bu ayda indirilmesiyle ilgilidir. Kur’an öyle bir kitaptır ki indiği ay diğer ayların sultanı oluyor. Biz buna dilimizde “on bir ayın sultanı” diyoruz. Bu ifadeyi aylardan sadece Ramazan ayı için kullanırız. Kur’an’ın indiği ve bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi de Ramazan ayı içerisinde bulunur. Yani öyle muazzam bir kitap ki indiği gece içinde Kadir Gecesi bulunmayan bin aya yani en az 83 yıla denk geliyor. Bu aya değer veren bir diğer husus ise oruç gibi İslam’ın beş şartından bir ibadetin bu ayın tamamında tutulması gerektiğidir. Bu husus Kerim kitabımızda şöyle geçmektedir; “Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyle ise sizden Ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık, Allah’ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.” (Bakara Sûresi 184-185)
Efendimiz (s.a.s.)’in dilinde Ramazan ayı şöyle kelimelere dökülür; “Mübarek Ramazan ayı size geldi. Yüce Allah bu ayda size oruç tutmayı farz kıldı. Bu ayda sema (cennet) kapıları açılır, cehennem kapıları ise kapanır ve şeytanların azgınları bağlanır.”(Nesâî, Sıyâm, 5) Başka bir hadiste ise bu durum daha açık ve müjdeleyici biçimde ifade edilir; “Ramazan ayının ilk gecesi olunca, şeytanlar ve azgın cinler zincire vurulur, cehennem kapıları kapatılır ve hiçbiri açılmaz. Cennetin kapıları açılır ve hiçbiri kapanmaz. Sonra bir (melek) şöyle seslenir: Ey hayır dileyen, ibadet ve kulluğa gel! Ey şer isteyen günahlarından vazgeç! Allah’ın bu ayda ateşten azat ettiği nice kimseler vardır ve bu Ramazan boyunca her gece böyledir.”( Tirmizî, Savm,1)
Hakikaten de Ramazan ayında suç işleme oranları düşüş gösterir. Ramazan ayının rahmeti herkesi kuşatır. Suça meyilli olan insanların bile kalplerini yumuşatır. “Ramazan ayına girdiği hâlde günahlarını affettiremeden bu ayı tamamlayan kişinin burnu yerde sürünsün!” dedirtecek kadar! (Tirmizî, Deavât, 100.) Bu hadis-i Şerif ise bir yandan müjde veriyor bir yandan da bu mübarek ayı değerlendirmeyene ciddi bir uyarıda bulunuyor. Demek ki Ramazan ayında kendisini affettiremeyen kimse başka zamanlarda kendisini çok zor affettirir. “Kim inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, Îmân, 28)
Ramazan ayı içerisinde kıldığımız teravihlerimiz de diğer aylarda olmayan bir ibadettir. Teravih namazını Efendimiz (s.a.s.) kendisi birkaç kere sahabeye kıldırmış daha sonra farz olur endişesiyle bu namazı sahabe tek başına mescidde veya evlerinde kılmaya devam ettirmişlerdir. Hz. Ömer (r.a.) halifeliği zamanında ise teravihin farz olma durumu bulunmadığından dağınık halde kılınan teravih tekrar cemaatle kılınmaya başlanmıştır. Sahabenin hiçbir ihtilaf göstermeden kıldığı bu namaz bin dört yüz küsur yıldır Ümmet-i Muhammed’in uygulamasıyla zamanımıza kadar da her daim kılınmıştır.
Ramazan ayının diğer özelliği ise “karşılıklı okuma” denen mukabelelerdir. Başta Rasûlüllâh (s.a.s.) olmak üzere sahabe-i kiram her daim Kur’an okumuş, hayatlarının her anını O’nun hükmüne göre ayarlamışlardır. Rasûlüllâh (s.a.s.) ve Cebrail (a.s.) ile başlayan mukabele zamanımıza kadar devam ede gelmiştir. Ramazan ayındaki bir diğer ibadet ise itikâftır. İtikâf oruçlu bir şekilde, beş vakit namaz kılınan camilerde niyet edilerek Ramazan’ın son on gününde inzivaya çekilmektir. Kadınlar ise kendi evlerinde itikâfa girerler.
Salgın hastalık sebebiyle geçen yıl olduğu gibi bu sene de toplu iftarlar düzenleyemesek de iftar gibi içinde hayır olan bir vakti aile fertlerimizle birlikte heyecanla bekleyebiliriz. Okunacak olan akşam ezanı için camlarda bekleyebiliriz. Ailece bereket içeren sahura hep birlikte kalkabiliriz. Sahurda bereket olduğunu bilerek. Ramazan ayının bir diğer özelliği ise fıtır sadakası gibi vacip bir mali ibadetin bu ayda yerine getirilecek olmasıdır. Rasûlüllâh (s.a.s.)’in bir müjdesi ile bu haftaki yazımızı bitirelim; “Büyük günahlardan kaçınıldığı takdirde, beş vakit namaz ile Cuma, bir sonraki cumaya kadar ve Ramazan diğer Ramazan’a kadar, aralarında işlenen günahların bağışlanmasına vesiledir.”(Müslim, Tahâret, 16)
NOT: Ramazan ayı boyunca gazetemizde hafta içi her gün Ramazan ayının rahmetinde daha iyi istifade etmek için birbirinden güzel ve faydalı yazılar sizleri bekliyor olacaktır.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.