Takip Et

MANEVİ MERDİVEN NAMAZ

Kıymetli kardeşlerim cumamız mübarek olsun!

Bu hafta çarşambayı perşembeye bağlayan gece Miraç Kandili’ni idrak ettik. Miraç Kandili Efendimiz (s.a.s.)’i hüzünlü zamanında teselli anlamına gelse de, Miraç sadece onunla sınırlı değildir. Efendimiz (s.a.s.)’in İsra ve Miraç hadisesi bütün müminler için önemlidir.

İsrâ Sûresi ilk ayette belirtildiği üzere Rabbimiz Teâla ve Tekaddes Hazretleri Efendimiz (s.a.s.)’ e ayetlerinden bazısını göstermek için onu Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya geceleyin götürmüştür. Bu ayetler bizim duyu organlarımızla algılayamadığımız gayba ait olan olay ve bilgilerdir. İsra ve Miraç hadisesi, bizim dinimizin diğer dinlerden üstün olduğunu ve onların hükmünü ortadan kaldırdığını ifade etmektedir. İslam gelmesiyle beraber, İslam dini dışındaki ne kadar din varsa, ister semavi dediğimiz Yahudilik ve Hristiyanlık olsun isterse insanlar tarafından uydurulan dinler olsun hepsinin kıymeti kalmamıştır. Çünkü Rabbimizin katında din sadece İslam’dır.

İsra ve Miraç hadisesinin manevi hedefi olduğu gibi maddi hedefi de vardır. Bu iki olaydan bin yıldan biraz fazla zaman sonra, artık insanlar kısa sürede uçaklar sayesinde yeryüzünde çok kısa sürede yolculuk etmektedir. Uzaya çıkılmakta ve uzaya uydular gönderilmektedir. Çok hızlı seyahat ve uzaya çıkma gibi buluşlar, evrenin bir yaratıcısı olduğunu ve kusursuz bir biçimde yaratanın da olması gerektiğini bize öğretir. Bütün âlemi kusursuz yaratan ise Allah Teâlâ’dır. Yani iki olay da bizim bilimsel ufkumuzu açmıştır.

İsra ve Miraç hadisesi Efendimiz (s.a.s.)’in kalbini mutmain eylemiş, O’nun, İslam’ı daha bir azimle anlatmasında manevi güç vermiş ve ümidini artırmıştır. Bizleri ise yaratılmışların en üstünü olan Hazreti Muhammed Mustafa (s.a.s.)’e ümmet eylemiştir.

Çok zengin ve yüksek makam sahipleri, kendilerini ziyarete gelen zayıf ve fakir kimselere ikramda bulunmaları ve hediyeler vermeleri onların şanındandır. Rabbimiz de Efendimiz (s.a.s.) ‘i Miraç’a maddi olarak yükselttiği gibi manevi olarak da kulların asla erişemeyeceği yüksek manevi makamlara eriştirmiştir. Bizlere Miraç’tan hediyeler getirmiştir Rasûlüllâh (s.a.s.) Efendimiz. Ümmetinden Allah’a ortak koşmayanların cennete gireceği, Bakara suresinin son iki ayeti olan Âmenerrasûlü ve sevabı en az elli vakte eşit olan beş vakit namaz.

Namaz dışındaki diğer farz ibadetler Efendimiz (s.a.s.) yeryüzündeyken emredilmiştir. Namaz ise Rabbimiz Celle ve Ala’nın katında emredilmiştir. Sadece bu bile, namazın ne kadar önemli bir ibadet olduğunu gösterir. “İnanan kullarıma söyle, namazı dosdoğru kılsınlar, hiçbir alışveriş ve dostluğun bulunmadığı bir gün gelmeden önce kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda gizlice ve açıktan harcasınlar.” (İbrahim Sûresi 31)

Ezan gibi mukaddes bir çağrı günde beş vakit namaza çağırır. Diğer ibadetler ise böyle çağrıyla bildirilmezler. Biz de biliriz ki bir şeyi çok tekrar etmemiz o şeyin önemli olmasından dolayıdır. Günde üç öğün yemek yiyoruz, en az iki öğün. Yemek yeme aynı şey olmasına rağmen tekrar ediyoruz ve hiç usanmıyoruz. Günde birçok kere su içiyoruz. Bundan da hiç sıkılmıyoruz. Çünkü iştahımız değişik ve duruma göre kabarık oluyor. Eğer namaza da böyle iştahla girersek her namaz ayrı bir tat olur.

Namaz Farsçadan dilimize geçmiştir ve “tâzim için eğilmek, kulluk, ibadet” anlamlarına gelir. Namazın Arapçası ise “salât”tır. Salâtın sözlük manası ise “dua etmek, ibadet etmek, bağışlanma dilemek, yalvarmak ”tır. Salât kelimesinin çoğulu da “salevât”tır ve biz de bu kelimeyi Efendimiz (s.a.s.)’e dua ederken kullanıyoruz.

Namaz Kur’an’da imandan hemen sonra en çok zikredilen ibadettir. İslam’ın beş şartını sayarken kelime-i şehadet yani Allah’tan başka ibadet edilecek ve rızası gözetilecek, emirleri yerine getirilip yasaklarında kaçılacak hiçbir varlık olmadığına ve Efendimiz Muhammed Mustafa’nın O’nun kulu ve peygamberi olduğuna şahitlik etmek sözünden sonra gelir. Muttakiler yani Allah’ın emrettiklerini yapan, yasakladığı şeyleri terk edenlerin özelliklerinden başta gayba iman gelir ardından namaz kılmak sonra da diğer emirler, “ Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.” (Bakara Sûresi 3)

Bir adam Rasûlüllâh (sav), “Amellerin/İbadetlerin en faziletlisi hangisidir?” diye sordu. Peygamber Efendimiz, “Vaktinde kılınan namazdır…” buyurdu. (Buhârî, Tevhîd, 48) Bu hadis-i şerifte faziletli değil en faziletlisinden haber verilmektedir; o da vaktin kılınan namazdır. Cennete gitmek için anahtar lazımdır; “Cennetin anahtarı, namazdır…” (Tirmizî, Tahâret, 1) buyuruyor Rasûlüllâh (sav). İlk hesabımız namazdan olacak; “(Kıyamet gününde) kulun ilk önce hesaba çekileceği şey, namazdır...” (Nesâî, Muhârebe, 2)

Kelime-i şehadet, kalpte olan imanın herkese ilan edilmesidir. İmanın ilan edilmesinden sonra ikinci olarak namazın sayılması, namazın imanın koruyucusu ve meyvesi olduğu anlaşılmaktadır. İman varsa, bu imanın varlığının bir delili şehadet sözlerini söylemek diğeri namaz kılmaktır. Çünkü kişi iman ettiği zamanda Ramazan ayı değilse oruç tutarak imanını gösteremez, malı olsa dahi bir yıl geçmeden zekâtını vererek imanını ispatlayamaz, hemen hacca gitme gibi bir imkânı da olmaz. Bu durumda iman ettiğini diliyle söyleyerek, kendisine müslüman muamelesi yapılmasını temin etmesi gerek. Canının tehlikede olduğu zaman ve yerlerde kalbindeki imanı dışarı vurması gerekmez. Böyle bir durumda can olmayınca din de yaşanmaz.

Namaz beş vakit olduğu için yeni iman eden birisi içinde bulunduğu vaktin namazını kılması gerekir. Namaz dinin direğidir çünkü. İbadetsiz bir din olmaz. Dünyaya söyleyecek sözü ve kuralı olmayan bir düşünce sistemi de din olamaz. Sadece kalpte ve zihinlerde saklanan şey de din olamaz. Bunun için İslam’ın dünyaya ve hayatın her anı için söyleyecek sözü ve koyacak kuralı vardır.

Rabbimiz’i hatırlamak için secdeye koşalım. “Şüphe yok ki ben Allah'ım. Benden başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde bana ibadet et ve beni anmak için namaz kıl." (Taha Sûresi 14) buyuruyor. Daha duruyor musun kardeşim? Hadi kalk ve kılmadığınız namazına başla.

selam ve dua ile...

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.