Hayırlı cumalar kıymetli kardeşlerim!
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) bizlere her alanda örnektir. Allah’a iyi bir kul olmada bizim ilk ve en önemli örneğimizdir. Komşu olmada, aile reisi olmada, devlet başkanı olmada, komutan olmada, tüccar olmada, ilmiyle amel etme noktasında ve baba olma noktasında bizim ilk ve önde gelen örneğimizdir. Bir insana lazım olan bütün örnekliklerin yegâne temsilcisi Efendimiz (s.a.s.)’dir. Annelerimiz olan hanımları da, mümin kadınlara eş olma, anne olma noktasında örnektir. Efendimiz (s.a.s.)’i mümin olarak hayatımızda örnek almamız gerek. Çünkü Rabbimiz Teâlâ’nın razı olduğu hayatı yaşayan ve bizim de ayrıntılarıyla hayatını bildiğimiz Efendimiz (s.a.s.)’dir. Mademki Rabbimiz’i razı etmek istiyoruz, yapacak olduğumuz şey, Rasûlüllâh (s.a.s.)’ın İslam’ı yaşadığı şekilde, onun örnekliğinde İslam’ı yaşamaktır.
Bu haftaki konumuzda Efendimiz (s.a.s.)’in çocuklarla ilgili söz ve davranışlarını öğrenmeye çalışacağız. Kuru bilginin kimseye faydası olmaz düşüncesiyle, öğrendiklerimizi hayatımıza uygulamak da temel amacımız olmalıdır. Çocuk doğar doğmaz kendisine yapılacak bir takım vazifeler vardır. Efendimiz, doğan çocukların kulağına ezan okumuş ve çocuklara güzel bir isim verilmesini tavsiye etmiştir. Çocuklara isim vermiş, önceden verilmiş kötü isim varsa değiştirmiştir. (Ebu Davud, Edeb, 108; Müslim, Adab, 15) Bu sebeple doğan çocuklarımıza güzel isimler koymalıyız. Kimsede olmasın, acayip olsun diye duyduğumuz her ismi çocuklarımıza vermeyelim. Ebû Musa anlatıyor: “Bir oğlum oldu. Onu Peygamber’e (sav) getirdim. Adını İbrâhim koydu ve bir hurmayı ezip yumuşatarak ağzına verdi. Daha sonra (hayırlı ve) bereketli olsun diye dua edip çocuğu bana geri verdi…”(Buhârî, Edeb, 109) Rasûlüllâh (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Muhakkak ki siz kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağırılacaksınız. O hâlde (çocuklarınıza) güzel isimler koyun.”(Ebû Dâvûd, Edeb, 61) İbadetlerini yerine getiren bir kişi çocuğun sağ kulağına ezan sol kulağına kamet okur. Rasûlüllâh (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah’ın en çok sevdiği isimleriniz Abdullah ve Abdurrahman’dır.”(Müslim, Âdâb, 2)
Efendimiz (s.a.s.) çocuk doğduğunda saçlarını kesmeyi, saçının ağırlığı kadar gümüşü sadaka olarak vermeyi (Tirmizi, Edâhi, 19.) ve akika kurbanı kesmeyi tavsiye etmiştir. (Buhari, Akika, 2) Peygamberimiz anne babalara, çocukları arasında adil davranmalarını emretmiştir. (Ebu Davud, Büyû’, 83) Yine Efendimiz (s.a.s.), malının bir bölümünü bir oğluna verirken kendisini şahit tutmak isteyen sahabeye, diğer çocuklarına da mal verip vermediğini sormuş, vermediğini öğrenince “Çocukların arasında âdil davran, zulmüne beni şahit tutma” diyerek onun bu tasarrufuna mani olmuştur. (Buhari, Hibe, 10-12)
Çocukların eğitiminden de ana-baba sorumludur. Evlatlarımıza mal-mülk bırakma peşinde olmayalım. Çocuğumun geleceği için diye kendimizi kandırarak evlatlarımızın vaktini işyerinde geçirmeyelim. Unutmayalım ki çocuklarla geçirilen kaliteli zaman ve güzel bir terbiye, kendilerine alınan pahalı oyuncaklardan ve gittikleri lüks oyun alanlarından daha değerlidir. Rasûlüllâh (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Hiçbir anne baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir bağışta bulunmamıştır.”(Tirmizî, Birr, 33) diyerek, çocuk eğitimi konusuna dikkatlerimizi bu yöne çevirmekte, anne babaların çocuklarının geleceğini kurma endişesi ve bu konunun onlar nezdindeki öneminden yola çıkarak çok önemli bir hususu böyle güçlü bir benzetmeyle anlatmıştır.
Bir de çokça yapılan bir hata vardır. Anne-babalar evlatlarına beddua ediyorlar. Anne-babanın duası evladı hakkında makbuldür. Olur ki o beddua icabet saatine denk gelir ve istemediğimiz sonuçlar ortaya çıkar. Sonra hem biz üzülürüz hem de evladımız. Anne-baba evladının hayırlı olması için dua eder. Evlada beddua etmek, çocuğun ahlakını bozar. Evlada hakaret edilemez. Çünkü çocuk, Allah Teâlâ’nın verdiği bir nimettir, aynı zamanda emanettir. Çocuklarımız Rabbimiz ’in emanetidir. Çocuk sahibi olmak isteyenler de Zekeriyya (a.s.)’ın duasını edebilirler; “ Orada Zekeriya Rabbine dua etti: "Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin" dedi.” (Al-i İmran Sûresi 38) Bir sonraki ayette ise Zekeriyya (a.s.)’a Rabbimiz Yahya (a.s.)’ı müjdeler. Yani evlat Allah’ın kullarına bir müjdesidir. Meryem annemize de İsa (a.s.) müjdelenmiştir.
İbrahim (a.s.)’ın duasını namazlarda selam vereceğimiz oturuşta okuruz. Bildiğimiz Rabbena duasıdır. Bu duanın bir öncesinde yine bir dua ayeti bulunur. İki ayeti de hem namazda okuyalım hem de namaz dışında da okuyalım. “Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle.Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana babamı ve inananları bağışla." (İbrahim Sûresi 40-41)
Selam ve dua ile kalın değerli dostlar!
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.