Değerli dostlar! Cumamız Mübarek olsun!
Biliyoruz ki bu dünya hayatı imtihan yeridir. Her istediğimizin gerçekleşmesi diye bir şey söz konusu değildir. Bize verilen imkânlarla en güzel şekilde ibadet etmek, bizim vazifemizdir. Hayatımızda belki de birçok şey istediğimiz gibi değildir. Ne kadar çaba harcasak da bir türlü borçlardan kurtulamıyor, içine düştüğümüz hastalık sebebiyle yıllarca ilaç kullanmak zorunda kalıyoruz. Bizimle aynı seviyede iş kuranlar şimdi birçok maddi imkân elde etmişken, bizimse pek bir maddi imkânımız yok. Hele namaz kılıp diğer ibadetlerini hakkıyla yerine getirmeye çalışan insanların fakru zaruret içinde olduğunu görenler, ibadet ettikleri halde niçin böyle zor durumda diye küçümsüyor. Belki de pek azı ibadetin dünya için değil de ahiret için olduğunun farkında. Madem ibadet ediyorsun, neden çevrende sana saygı duymuyorlar diyenler bile vardır. Sanki ibadet, insanlar saygı duysun diye yapılıyor da, saygı duyulmayınca ibadetten bir yarar elde edemedi alaycılığı var.
Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyuruyor; “… İnsanlardan, "Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver" diyenler vardır. Bunların ahirette bir nasibi yoktur.”(Bakara Sûresi 200) Bu ayette dikkat çekilen husus, istenen şeyin sadece bu dünya için istenmesidir. Hâlbuki mümin kimse sadece bu dünya için çalışmaz. Bu dünyayı, ahirette biçeceği tarlası olarak görür ve ona göre ürünü eker ve gereken özeni gösterir. Allah’tan sadece dünyada bir şey isteyenin, ahirette hiçbir payı yoktur. Duanın ve isteğin doğrusu ise sonraki ayette bize öğretilmektedir. “Onlardan, "Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru" diyenler de vardır. İşte onlara kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı pek çabuk görendir.” (Bakara Sûresi 201-202) Bu ayetin dua kısmını, namazlarda selam için oturduğumuz rekâtlarda okuruz. Rabbimizden iyi ve güzel şeyler istediğimizde hem dünya için istemeli hem de ahiret için istemeli. Musa (a.s.) gibi "Rabbim! Bana göndereceğin her hayra muhtacım" (Kasas Sûresi 24) diye düşünmeli ve bu şekilde dua etmeliyiz.
Etrafımızda birçok insanı maddi refah içinde görüyoruz. Ya kendisine miras kalmıştır ya da ektiği ürünlerden iyi gelir elde etmiş ve büyük bir maddi refaha ulaşmıştır. İçimizde dünya sevgisi doğuştan olduğu için, bizim de öyle maddiyatımız olmasını arzu ederiz. Veya müslüman olmayan insanların maddi durumlarına bakarak, keşke Müslümanlarında böyle zenginliği olsa diye temenni ederiz. Müslümanlar neden geri kaldı diye de üzülürüz. Geri kalmışlığı sadece maddiyat ve teknolojik ilerlemeden ibaret gördüğümüzde müslüman coğrafyası geri kalmış durumdadır. Ama durum hiç de öyle değil. Allah’ın haram kıldığı ne varsa, yayıldığı yer, her zaman müslüman olmayanların yaşadığı memleketler olmuştur. Müslüman devletlerin içine fitne ateşini atıp karşısına geçip ısınanlar da hep müslüman olmayanlardır. Şu anda dünyada ne kadar haksızlık ve zulüm varsa, mutlaka kaynağı gayri müslimlerdir.
Evet, gayri müslimler maddi olarak bizden daha iyi seviyedeler. Fakat bu konuda Rabbimizden bir uyarı var; “Onlardan bazı kesimlere, kendilerini sınamak için dünya hayatının süsü olarak verdiğimiz şeylere gözünü dikme. Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha kalıcıdır.” (Tâhâ Sûresi 131)
Rabbimizden gelen uyarılara kulak kabartalım, bakalım Rabbim iyiliğimiz için neler buyuruyor; “Kâfirlerin refah içinde diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın. (Onların bu refahı) az bir yararlanmadır. Sonra onların barınağı cehennemdir. Ne kötü bir yataktır orası!” (Âl-i İmrân Sûresi 196-197) “Eğer bütün insanlar (kâfirlere verdiğimiz nimetlere bakıp küfürde birleşen) bir tek ümmet olacak olmasalardı, Rahmân'ı inkâr edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerine çıkacakları merdivenler yapardık. Evlerine (gümüşten) kapılar ve üzerine yaslanacakları koltuklar ve altın süslemeler yapardık. Bütün bunlar, sadece dünya hayatının geçimliğidir. Rabbinin katında ahiret ise, O'na karşı gelmekten sakınanlarındır.” (Zuhruf Sûresi 33-35) Eğer sayılan maddi imkânlar müminlere verilseydi, herkes mümin olurdu. Herkesin hür iradesiyle iman etmesi diye bir şey de olmazdı. İman ise hür irade işidir, zorlamayla iman olmaz.
Kıymetli kardeşlerim! Allah’a inanmayan kimselerin zenginlik içinde yüzmesi bizi karamsarlığa düşürmesin. İman edenlerden de zengin olanların haline imrenmeyelim. Şair ne güzel söylemiş “Zekâtla arınmamış, servetin cümlesi kor; Zenginliğe sabretmek, fakirlikten daha zor..” Cengiz Numanoğlu
Rabbimizin verdiğine şükür vermediğine sabretmek gerek. Dünya ve ahiret dengesi ise şu ayette bildirilmiştir; "Allah'ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah'ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah, bozguncuları sevmez."(Kasas Sûresi 77)
Dün (Perşembe) Hicri Takvim’in başlangıcı olan 1 Muharrem 1442 idi. Rabbim, hakkımızda hayırlı eylesin. İslam âleminin dirilişine vesile olması duasıyla…
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.