Kıymetli kardeşlerim hayırlı cumalar!
Allah Teala Hz. Adem (a.s.)’ı yarattıktan sonra Havva anamızı yaratmıştır. Cennette bir yuva kurmuşlardır. Bu sebeple mutlu evliliklerde cennetten bir tat ve lezzet vardır. Zira ilk yuva cennette kurulmuştur. Ahirette ibadetler ve diğer bütün dünya işleri bitecektir. Devam edecek olan ise sadece dünyada kurulan evliliklerdir.
Yuvalarımızın cennetten bir tat ve lezzet içermesi aile ferdlerinin Allah (c.c.)’ın emri ve Rasûlüllah (s.a.s.)’in sünnetine ne kadar bağlı olduğuyla alakalıdır. Ailedeki en büyük sorumluluk kocaya verilmiştir. Ailenin geçiminden koca sorumludur. Kadın ister zengin olsun ister durumu kötü olsun koca örf ölçüsünde hanımına bakmak zorundadır. Çocukların da geçimini temin etmedeki maddi kısım da babaya aittir. Ailedeki erkeğin bu sorumluluklarına uygun olarak bazı yetkileri de vardır. Sorumluluk ve yetki bir arada olmazsa sorumlu olan yetkisiz olur. Yetkisiz olan da sorumluluğunu yerine getiremez. Ev içindeki görevler de hemen hemen bütün toplumlarda kadının sorumluluk alanına girmiştir. İslam’da da kesin sınırlar olmamakla beraber ev içindeki çocukların sorumluluğu kadına yani anneye aittir.
Evin geçiminden erkekler/kocalar/babalar sorumlu oldukları için ayet ve hadisler ev reisinin bu sorumluluklarına dikkat etmesini emreder. Çünkü ev reisi sorumluluklarını yerine getirmeyip yetkilerini kullanmak isterse ortaya zulüm ve adaletsizlik çıkar. Emirler ve kaideler sorumlu olanlara yöneltilir. İlk aklımıza gelen erkeğin hanımına karşı iyi davranması gerektiğidir. Bu konuda Rasûlüllah (s.a.s) şöyle buyurmuşlardır; “Müminlerin iman bakımından en olgun olanları, ahlâkı en iyi olanlarıdır. Sizin en hayırlılarınız da hanımlarına karşı en iyi davrananınızdır.” (Tirmizî, Radâ’, 11) Erkek hanımına iyi davranırsa hanım da kocasına karşı iyi davranır.
Erkek hanımına saygı duymalı, hanım da kocasına saygı duymalıdır. İkisi de Allah'ın yarattığı muazzam iki varlıktır. Zaten karı ve kocanın bir arada yaşayıp birbirlerine helal olmaları Allah'ın adını anarak olmuştur. Karı-kocanın münasebetlerinden dolayı kimse de ayıplama gibi bir teşebbüste bulunamaz. Aile mademki iki farklı cinsten meydana gelmektedir o halde farklılıklar zenginlik sayılıp Allah Teâlâ’nın takdiri olarak görülmelidir. Zaten birbirinin aynı olan insan bir arada yaşayamaz. Dünyada da birbirinin aynı iki insan yoktur.
Beden kuvveti olarak erkek kadından daha güçlü ve dayanıklı olarak yaratılmıştır. Erkek bu kuvvet ve dayanıklılığını ailesinin geçimini temin etmek ve onları kötülüklere karşı korumak ve de düşmanla savaş durumunda kullanmalıdır. Erkek bu kuvvetine beden olarak kendisin güçsüz yaratılmış kadın ve çocuklara karşı kullanamaz. Rasûlüllah (s.a.s.) şu hadisinde insanlara eziyet edenlerin durumunu izah ediyor; “Kıyamet günü en şiddetli azap görecek kimseler, dünyada insanlara en çok işkence edenlerdir.”(Tayâlisî, Müsned, II, 11)
Karı da olsa koca da olsa birbirlerinden hoşlanmadıkları bazı şeyler olabilir. Bu hususta da Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır; “Mümin, hanımına karşı kötü duygular beslemesin; çünkü onun bazı huylarından hoşlanmasa da diğer huylarından hoşlanabilir.”(Müslim, Radâ", 61) Kadın için de aynı şey geçerlidir. Onun da kocasında sevmediği bazı huylar olabilir. Bir ayette ise bu durum şöyle emrediliyor; Onlarla (kadınlarla) iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız olabilir ki siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur.” (Nisa Sûresi 19)
Bu dünyada madem aile olacak, o da neden Rabbimizin razı olduğu şekilde olmasın? Mademki bir kere dünyaya geleceğiz, onu da niçin Rabbimizin razı olduğu şekilde yaşamayalım?
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.