Sevmek,sevilmek insanın en büyük gücüdür.
Sevgi; insan için ekmek gibi, su gibi yaşamsal bir gerekliliktir. Ruhumuzun besini ‘sevgidir’. Sevgisiz bir yaşam, hedefini, huzurunu, anlamını kaybetmiş bir yaşam demektir.
Sevgisiz insan güvensizdir, çekiniktir, uzaktır, soğuktur. Sevilmediğini hisseden kişi kendisini korumaya alır. Çevresini kuşatan sevgisizliğe öfkelidir. Gücü yeterse saldırgan, gücü yetmiyorsa ezik davranır. O da sevemez, sevmesi engellenmiştir.
Sevgi ilgi ile karıştırılır bazen. Sevgi ve ilgi aslında benzer ama özünde farklı şeylerdir. Bir aile çocuğu ile çok ilgilidir ama bu sevgi olmayabilir. Kendi beklentilerini çocuğuna yükleyen aileler onu değil, kendi isteklerini severler. Çocuk bunu anlar ve ‘ailem beni değil, başarımı seviyor’ der. Sevgi, karşılık beklemez, onu o olduğu için sever.
Anne sevgisi, baba sevgisi bebek için, çocuk için olağanüstü önem taşıyan etkenlerdir. Sevgi, bebeğin sütü gibi, çocuğun maması gibi yaşamsal önem taşıyan bir ruhsal besindir. Herhangi bir nedenl bu sevgiden yoksun kalan insan yaşamında bu eksikliğin izlerini taşıyacaktır. Çocuk büyüdükçe arkadaşlarının sevgisini arayacaktır. Bir ergenin en büyük korkusu, arkadaşları tarafından dışlanmaktır. Sonra da çevresinin sevgisi, bir eşin sevgisi onun yaşamının besini olur. O da sevildikçe sevmeyi öğrenir.
Sevgisiz insan kendini değersiz hisseder, özgüven eksikliği yaşar çünkü sevgi çok büyük bir değerdir, ondan yoksun kalmak değer kaybı olarak hissedilir.
Sevgisiz insan rahat değildir, mutlu değildir. Sosyal ilişkilerinde onaylanmayı bekler. Kendini rahat ifade edemez. Sevgi hayatımızın mihenk taşıdır. Sevgisizlik aslında
beraberinde mutsuzluğu da getirir ve bu durum hayatın bütününü olumsuz yönde etkiler.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.