Hep bir adım öne gidebilmek için, her daim düşünmek gereklidir. Düşündükçe, geliştirmek. Geliştirdikçe de uygulamak şarttır. Bu sistem bozulur ya da zarar görürse, yanlış yapma yüzdemiz yükselir, öfke limitlerimiz artar. Bu zor anda iş vefakâr dostumuz bence altıncı duyu organımız, sabra düşer. Tabii öncelikle sabrın gücünü idrak etmeli, onunla iyi geçinmeyi öğrenmeli insan. Onu tanımalı. Sabır ve zaman arasında bir bağın olduğunun yanlısı olmalı. Bence sabır, zamanın kardeşidir. Bizim ise en yakın dostumuzdur. Dahası o kesinlikle hayatımızdadır fakat onu dostumuz olarak mı düşmanımız olarak mı göreceğimiz bu bizim elimizdedir. İyi anlaşırsak dost, kötü gidişata sebebiyet verirsek düşman oluruz. Zaman akıp gider, sabır ise geçen zaman diliminin bizlere beklememizi ve iyi şeylerin bu geçen zaman diliminde yaşanacağını, bu hayatın bir evresinde bize verileceğini anlatır.
Unutmamalıyız ki sabır zorluklar karşısında beklemeyi bilmek, bu süreci isyan etmeden, kendimizi yıpratmadan sakin şekilde geçirmek demektir. İnsanoğlu bilmelidir ki, her gecenin mutlaka bir sabahı olacaktır. Bu nedenle karanlıklarda kaybolmadan sabırla doğacak güneşi beklemek gerekir. Karanlıklarda yok olan insanların sabretmeyi bilmeyen kişiler olduklarını unutmamalıyız.
Mevlana’nın dediği gibi: Sabır, kurtuluşun anahtarıdır. Ve Allah sabredenlerle beraberdir.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.