Şimdi onu izlemek vardı uykusunda. Saçları kapatır mıydı o melek yüzünü bilmem. Zülüf telini kulağının arkasına atarken dokunmak vardı beyaz tenine. İçime mi çekseydim o mis kokusunu yoksa pencereyi mi kapasaydım karışmasın rüzgara diye bilemedim. Parmaklarım okşasaydı o ok kirpiklerini ve ben göz kapaklarını usulca öpseydim. Hoşuna gitseydi habersizmiş gibi seni sevişim. Mahsustan, bilseydin ve uyanmasaydın hiç. Üzerini örtseydim üşümesin diye nefesin. Göğsünün ortasına bir nur konsa tutamasaydım ruhumu. O nur, o amansız sevda aydınlatsaydı her yeri ve huzur dolsaydı o küçücük odamız. Sonra baksaydın bana uzun uzun. Anlatsaydın sevdaya dair ne varsa o körpe yüreğinde. Biraz ürkek de olsa güzel bir söz söylesen bana, sözlerin en güzelinden. Sarılsan, koynuna bastırsan beni tüm acılarımla, sevdamla birlikte. Tekrar etsen sevdiğini, öyle çok sevsen öyle çok söylesen ki sevdayı dudaklarından öpsen, hasreti ölüme koysan. Mesela bir an olsun terk etmesen beni. Mezar taşıma gözyaşlarını akıtsan. Ayakların ayaklarımı ısıtsa, tersine dönse dünya bazen. Hiç gitmesen içimden. Vazgeçemıyorum sevdiğim desen ne senden ne o deli yüreğinden.
Yani AZELYA , çok da çaresiz değilim aslında Görüyor musun seni sensiz de yaşamak var bu fani şehrin fani kaderinde. Uzaklar beni sana getirmez sanma sevdiğim. Tutarsa deliliğim süzülür gözyaşlarım akar ömrüne.
Ahh Azelya ahhh ! Gönlümün leylası ... Bir ben olsam sende bir de sen ölümüne yüreğimde .
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.