Kefenin cebi yok, baylar bayanlar… Neyi paylaşamıyor, neyin kavgası bu düşünmeden yapamıyor insan. Tahammül sınırımız yok artık, bertaraf olmuş umuda sevgiye dair her şey. Habil’le Kabil’den miras kalmış bize sanki kavgalar.
Neden kavga eder insan akıl yormamak mümkün değil. Dünyanın çapı hepimizi barındırmıyor mu, güneş bile tek başına yetmiyor mu tüm insanlığa? Neyin derdi bu? Bir ortak yol olmalı, bizi girdiğimiz çıkmazlardan çıkaracak. Çözümlerden çok sadece sorunları konuştuğumuzdan, sinir kat sayımız artıkça sesimiz yükseliyor, kalpler uzaklaşıyor iyice birbirinden. Bazen öyle sınırsız oluyoruz ki… Ve ne yazı ki geride kalanlar için ölümle sonuçlanabilen hayat hikayeleri başlıyor. Akıl yoksunluğunun belirtisi oluyor her yan. Bunlara çözüm bulmaya çalışmak için ise Einstein olmak gerekmez sanırım.
En çok insanı üzen ise davanda ne kadar haklı olursan ol ölümle kazanılmasıdır bir davanın. İçselde baktığımızda aslında ölülerin bazıları yaşamayı hak etmemiş midir çoğu kez? Şimdilerde canımız çok yanıyor. Gazze’ye, Doğu Türkistan'a, Suriye'ye, Irak'a ve daha birçok yere ,oturduğumuz yerden seyirci kalmak belki de acıların en zoru.En basit bir olayda bile insanların, insanlığın öldürülmesini kabul etmek mümkün değil. Geride kalmış, sayıları belli olmayan, öldürülen insanlar, yüzlerce yetim, yüzlerce ana ,yüzlerce feryat... İslam coğrafyasında katliam...Ya çocuklar ? Henüz baharı yaşayamadan sonbaharı yaşayan, hayallerine mermi sıkılmış masum vücutlar. “Öyle bir ölsem, Öyle bir ölsem ki çocuklar. Sizlere hiç ölüm kalmasa” diyen Aziz Nesin'e katılmamak elde mi? Ciğerim yanıyor desem, içimdeki yangının yanında sönük kalır. Dua etmekten başka bir yol var mı bilmiyorum. Ölüm, insanların elinden olmasa artık. Bitse bu karmaşa, bu gözü dönmüşlük. Ve bize kalan dua etmek, ölenlere bir Fatiha, kalanlara bu zalim pençenin elinden kurtulmak umudu. Yaratan mazlumu korusun inşallah.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.