Korku, insan olmanın gerekli duygularından biri… Bunu yok saymak bir yana kişinin bunu nasıl göğüslediği ve nasıl tepki verdiği önemlidir. Kendimizi güçsüz hissettiğimiz zaman ya kendimizde gelişen ya da dışarıdan dayatılan bir savunma mekanizmasıdır aslında. Kaybedeceğimiz çok şeyin olduğunu var sayarak kaybetme tehlikesine karşı temkinli hareket etme gereği biraz da.
İnsan çeşitli duygularla birlikte yaratılmış. Bazen korkan, bazen üzülen,bazen gülen hatta mutluluktan içi içine sığmayıp kahkahalar atan, aşık olup sonuna kadar giden, hayatı paylaşan, mantığıyla beraber hislerini de kullanan bir varlık .
Hayatı korkmadan yaşamak mümkün değil. Hep duyarız ya, hayatı korkmadan yaşayın, yaşamaktan korkmayın diye. Bütün duyguları sonuna kadar kullanın, sıkıntıların üstüne üstüne gidin. Gerektiğinde üzülün, kızın, gerektiğinde kavga edin ama yaşayın, duygularınızı hür bırakın hep.
Korkusuz denen insanların bile kendilerine itiraf edemese de korktuğu bazı konular vardır mutlaka. Tarih boyunca bir sürü büyük işler başaran, savaşlar kazanan gözü pek cesur insanlar belki içlerinin bir yerinde muazzam bir korku yaşıyorlardı bilemeyiz. Belki korkularını ondan daha ağır basan değişik değerlerle dengeliyorlardı. Ölüme kılıç sallayan kahramanlar ölümden korkmazken belki sevdikleri bir kişinin zarar görmesinden korkuyorlardı. Ya da Bilinçaltı korkularımız... Üzüleceğinden korkan âşık olmaktan çekinir mesela. Yaşayacağı bir sürü güzel duyguyu kaçırır. Aşk da bir cesaret işidir, kaybetmekten korkan sevmekten de korkar. Belki karanlıktan korkan biri, gün ışığında aslan kesiliyordur. Küçücük böcekten ya da zararsız hayvanlardan korkan bir insan, anlamsız olduğunu bile bile korkusunu yenemiyordur. Yüksekten korkan uçmayı aklına bile getirmemiştir. Hülasa hayatı korkmadan yaşamalıyız. Korkularımızın arkasına saklanmadan Umudumuzun son zerresine kadar içimize çekerek hem de. Zira korku karanlığa giden başka bir yoldur.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.