Takip Et
  • 20 Ocak 2015, Salı

AYRILIĞA SERENAT

Ey Sevgili, En Sevgili! Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi ne kapanan kapılar aslında. Ne bir gecede yıldız kayması ne güz. Ne sevdaya pranga ne turna katarı gökte. İnsanın içini dökmekten vazgeçmesidir ayrılık .Bir tespih tanesi gibi dağılmış gözlerini birer damla düş kırıklığı olarak toplamasıdır içine .Hemen ardında dünyalar ışıyan camlar dururken duvarlara dalıp dalıp gitmesidir. Türküsünü söyleyecek kimsenin kalmamasıdır ayrılık. Ödünç sesler alıp kalabalığın içine dalmaktır. Dün gibi gitmektir. Sevgilinin sesinin pare pare silinmesidir kulaklardan. Ayrılık birdenbire büyüyen acımasız bir çocuğun gülüşüdür yaprak bile kıpırdatmayan. İnsanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi. Herhangi bir kadının herhangi bir yerde yanına uzanmış külden bir gövde. Saçına rüzgar sesine ışık gözüne uyku düşürememek kimsenin. Uzaklarda birinin üşümesi. Seni seviyorum deme bahtiyarlığından mahrum olmak. Gün değmemiş ormanlara uzak düşmesi insanın yolunun. Evlerle şehirlerarasında yokluktur, bir fark kalmamasıdır. Ayrılık yağmurdan vazgeçiş sudan üşüme kor olup donmaktır en kuytu uçurumlarda. Yalnızca gölge vermesidir ağacın. Prangalar takmaktır yüreğe . Onca sevabın küfre dönmesidir başını alıp gitmenin geri dönüşüdür. Sevinçlerin kundakçısıdır eşkıyanın mermisi, hüznün arması. Ayrılık tenin boranlarla denizlerle imtihanıdır. O usta dokunuşların hazırladığı küçük ölümdür aslında. Oysa o hayaller var ya o hayaller boğulmalı gönlümüzün kıyamında rengarenk kahkahalar bastırıyor bu zamanlarda ne diyeyim yanacaksa yürekler yansın utanacaksa devran utansın tüm ayrılıklarda. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.