Yaşadığım çocuksu, platonik, zamansız sevdam, gençliğimin küçük papatyası, yıllar sonra nasıl da geldin aklıma nasıl da girdin sevdanın o eşsiz dünyasına. Emeğin her türlüsü, sevdanın cana dokunan yeri, şiir kadar onurlu sevdam ilk aşkım!
Seni sevmek ne uzun kelime bir bilsen, bakışlarında sevdayı görmek İstiklal’de yanı başında yürümek ve her bakışta biraz daha sevmek vuslatı.
Aynı nefesten onurlu bir türkü gibi söylemek, seni sevmek. Mesken bulmak, kalbe virane düşler içinde unutmak ne varsa hayata dair. Aşkın bakmadan sonraki durağı, sevenin sevilene kul olduğu mabet, özlem dolu hecelerin, duygu yüklü mısraların prensesi iyi ki sevmişim seni.
Bir çırpıda içmek vardı şimdi gözlerini, susuz kalmış tüm sevgililere inat. İlk aşkım, çok zaman geçmiş seni seveli. Yanında olmasam da meğer rüzgar hep getirmiş huzur dolu gülüşlerini. Yeni ay görünce mesela sen gelmişsin aklıma, belki de göz bebeklerimde sen vardın kim bilir? Gökkuşağını görmek için seninle, inan yeryüzünü unuturdum yanımda olsaydın. Hasret kurşunuyla vururdum sevdayı tam on ikiden. İncir ağacının dalına gönlümüzden bir sevda bağlardık bugünlere gelsin diye. Şimdi rüyalardan mutluluk çalan bu güzel günlerin hatırına bir kez daha iyi kiler kaplıyor dört bir yanı. Sevdanın son mevsimi seni ve senli günleri hatırlatan akşam güneşinden selam olsun. Amansız bir hasretle öpüyorum yüreğinden.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.