Takip Et
  • 2 Aralık 2015, Çarşamba

NİDA

Yıllar oldu. Hep üç yüz altmış beşe böldüm olanları. Sonra saatlere, dakikalara ve de saniyelere… Utangaç tebessümlerinin altında aradım hep seni. Hayat soğuk küf kokulu, vurdumduymaz bir şekilde devam ediyordu. Bir kavuşma mucizesine inanmış, harcanmış sessiz ve öylesineydi yokluğunda zaman.

Yine gece ve seni düşünüyorum, kollarımın arasından sıyrılıp gidiyorsun sevgili. Oysa attığın her adımda dönüp dönüp bakıyorum sana. Sanki yüzyıllar geçmiş aramızdan sanki derin bir çığlığın göğe çarpma durağı olmuşuz. Kayboluşlar, vazgeçişler, savruluşlar ve yeniden bulmalar… Sen sevdiğim; seni şehirlerce, yollarca uzağından sevmişim hep. Kalemi sanki ilk defa senin için elime almışım şehrine gelmişim beklentisizce. Hayata karışmak için tek kalkanımmışsın sen aslında , tek silahımmışsın. Parçası olmadığım bu kırık dökük, öyküler çaresiz , dipsiz bir çıldırışmış aslında. Kırgınlıklar, yoldaşlıklar kimlik değiştirmiş vazgeçiş olmuş benim için. Telaşlı, soluk soluğa yaşanır olmuş anlar. Sonrası kesif, karanlık koskoca dipsiz bir kuyu… Ve ben sevdiğim, hasretinin o tarifsiz kokusu burnumu sızlatırken yağmurlu bu gecelerde kaderimle kıyasıya yaşamayı da öğrenmişim. Şimdi sana zamansız unutuluşun adresinden yazıyorum kaç kez iklim değişti yüreğinde bilmeden söylüyorum :

şehrime gel sevgilim..

yarın çık gel..

bırak her şeyi, bir bekleyenim var de ,gel

gel ki bu şehir adımlarınla anlamlansın.

gel ki bu sehir nefretim olmaktan çıksın.

gel ki nefes alayım

gel... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.