Aynalara çarpar oldu, dilde tükettiğimiz sevdalar. Biz her adımda aşkı yasarken yaşadıklarımızı seyyahlaştırdım ve “huzur” adını verdim onlara. Elbette aşkta huzur hala kimimize illegal, hala ve her seferinde ayrı izler, ayrı düşler taşıyorsa da gönlümüze, zihnimize, hislerimize hep hakim. Biliyoruz ki huzur ve aşk vuslat ve sevda hep yan yana güzel. Aşk ve huzur yan yanayken yarınlara, sessiz çığlığın gürültüsüyle değil kahkahalarla ayılıyoruz. Aklımızı sustururken dilimizi gönlümüzü konuşturuyoruz. Soluksuz bırakıyoruz onca kargaşayı. Gözlerimiz tamamen bağımlı sevgiliye, gözyaşlarımız tuzlu suyu sel ediyor avuçlarımızda. Sevgilinin varlığını yüreğimizi eze eze öğretiyorlar bize. Yokken var olan sevgiliyi.
Huzur içinde, aşkın varlık kavramını yalnızca dokunuşlarla sınırlandırmak kör cahillik olsa gerek. Varlık dokunuştan ibaret değil, olmamalı da zaten. Bir aşkın legali, satırlarımızın çehresi, aşkın varlığı gibi harikulade olmalı. İnsan aşka baktıkça huzura ermeli, bir ressam titizliğinde bulmalı hayatın en taze kanını. Penceresi aynalı olmalı mesela, baktıkça gün yüzü ve aşkla kendi benliği de vurmalı kainatın her yerine.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.