Eylül ayı geliyor ve uzun zamandan beri kapalı olan okullar 6 Eylül‘de eğer bir aksilik olmaz ise açılacak ve yüz yüze eğitim başlayacak. Başlamasına başlayacak ancak sorular, sorular ve çözülemeyen konular ve sorunlarla olacak bu yıl ki açılış.
Kimse tam anlamı ile ne yapacağını bilemiyor özel okullar, ekonomik durumları yerinde olanlar, öğretmen açığı, öğrenci eksiği olmayanlar pek sorun yaşamayabilir, sonunda özel okullar para ile eğitime hizmet veren okullar, özel okullarda bu Pandemi den dolayı olumsuz etkilendiler ..Hizmetler aksadı , kapanan , devreden okullar bile oldu...
Bunlar bir yana, aşılarını tamamlayan öğretmenler ve yaşı aşıya uygun olan öğrenciler sayısının çok da iyi olduğunu düşünmüyor uzmanlar..! Eksiklikler ve yanlışlıklar ile bir eğitim yılı hayata geçecek. 2 yıldır bir açılıp, bir kapanan okullar yılan hikâyesine döndü, öğrenciler adeta deneme yanılma yolu ile eğitim gördüler.
Bu çocuklar, aileleri, öğretmenler eksik bilgi ve beceriler ile mezunlar oldu, hem de oldukça fazla ve cahilce...Aşı olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu, aşı yaptır sözleri, ifadeleri söylendikçe ne oluyorsa aşı olmayanların ve olmak istemeyenleri sayısı artmakta. Zorlama gibi geliyor insanlara anlatım ve inandırıcılık da sorun olduğunu düşünüyorum.
Hastanelerde ki, yoğun bakımlardaki hastalar şöyle bir gösterilse, aşı olma sayısının çok daha fazla olacağını düşünüyorum.
Artık maskeler çoğunlukla unutuldu, bırakıldı milletin o nur cemali ortada, maske takma zorunluluğu mu kaldırıldı da bizim bilgimiz yok, ya da biz bu konuyu atladık mı..?
Mesafe zaten kalmadı, insanlar tam tersine mesafesizliği arıyor ve mesafe nerdeyse sıfır noktaya inecek.
Temizlik, şu sıralarda hak getire geriye ne kalıyor ki?
Vaktiyle testi ve çanak-çömlek imal edilen kasabalardan birinde, uzun yıllar bu meslekte çalışan bir çırak, kalfa olup artık kendi başına bir dükkân açmayı arzu eder olmuş. Ne yazık ki her defasında ustası ona:
Sen, demiş, daha bu işin püf noktasını bilmiyorsun, biraz daha emek vermen gerekiyor.Ustanın bu sonu gelmez nasihatlerinden sıkılan kalfa, artık dayanamaz ve gidip bir dükkân açar. Açar açmasına da yeni dükkânında güzel güzel yaptığı testiler, küpler, vazolar, sürahiler onca titizliğe ve emeğe rağmen orasından burasından yarılmaya, yer yer çatlamaya başlar. Kalfa bir türlü bu çatlamaların önüne geçemez. Nihayet ustasına gider ve durumu anlatır. Usta,Sana demedim mi evladım; sen bu işin püf noktasını henüz öğrenmedin. Bu sanatın bir püf noktası vardır.
Usta bunun üzerine tezgâha bir miktar çamur koyar ve “Haydi, der, geç bakalım tezgâhın başına da bir testi çıkar. Ben de sana püf noktasını göstereyim.’”Eski çırak ayağıyla merdaneyi döndürüp çamura şekil vermeye başladığında usta önünde dönen çanağa arada sırada "püf!" diye üfleyerek zamanla testiyi çatlatacak olan bazı küçük hava kabarcıklarını patlatıp giderir. Böylece çırak da bu sanatın püf denilen noktasını öğrenmiş olur.İşte bu Pandeminin de bir PÜF… noktası var mutlaka bakalım kim PÜF… diyecek.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.