Tarih 6 Şubat Pazartesi saat 04:17'de 7.7 büyüklüğünde bir deprem tam 9 saat sonra 7.6 büyüklüğünde meydana gelen ikinci depremle yıkıldı Türkiye. Acımız o kadar büyük ki kelimelerle ifade etmek çok zor çünkü, bu defa çok farklıydı yaşanan felaket. Ülkem yüzyılın en büyük yıkımını yaşıyor. Elbette kolay olmayacak, zaman alacak toparlamak, yaraları sarmak… Bu zor sınavı hep birlikte birlik, beraberlik ve dayanışma içinde atlatıp yaraları saracağız. Ve görüyoruz ki ne güzel bir milletiz. Bu millet böyle acı günlerde tek yürek olup kenetlenmeyi, yardımlaşmayı fazlasıyla seviyor ve birbirine sahip çıkıyor ve bu tablo gözleri yaşartıyor. Hepimiz Türkiye'm gibiyiz yıkık, dökük, yaralı…
Yıktı geçti adeta şehirleri…
Hatay diye bir şehrin kalmadığı, buranın şayet yeniden yaşanabilir bir hale getirilmesi isteniyorsa baştan sona imar edilmesi gerektiği söyleniyor. Bahsi geçen şehirleri gidip görenlerin içi sızlıyor. Anlatırken gözleri doluyor, dilleri dolaşıyor. Anlatılmaz yaşanır diye bir tabir var ya, hakikaten de o tabir vücut buluyor insanlarda, nutuklar tutuluyor, kelimeler düğümleniyor, sözler kifayetini yitiriyor, nemli gözler her şeyi anlatmaya yetiyor.
Ortada büyük bir felaket var. Bazılarına da tellallığını yapmak düşüyor. Kim bilir, belki de felaketin en derinden hissedildiği, yaraların sarılması için milletin kenetlendiği bu dönemde üç beş kendini bilmez felaket üzerinden siyaset yapmayı bırakır. İsim vermeye hiç gerek yok. Bugün bu ortamda felaketin enkazını bir an önce ortadan kaldırmak, yaralara merhem olmak, insanlara dokunmak dururken siyasi menfaatlerini düşünen kim varsa Allah onu daha beter felaketlerle sınasın. İnanın insanların sizin söylemlerinize, siyasi ifadelerinize kulak astıkları bile yok. Duydukları zaman da bela okuyorlar üzerinize bela…
Çünkü insan olan insanın gündeminde bugün siyaset yok. Menfaat yok. Tekilcilik, bireyselcilik yok. Birliktelik duygusu var. Aidiyet duygusu, toplumun bir parçası olma bilinci var. İnsanı insan yapan değerler için gayret etmek gerektiğini düşünenler çoktan el verdi bu ulvi hizmete…
İnsan, insan olduğu için yapması gerekenleri yaptı da bir tek ismi lazım değiller siyasetten vazgeçmedi, vazgeçemedi.
Yaraları sarmaktı bugün önemli olan. Dertli olanın derdiyle dertlenmekti. En azından niyetini belli etmekti. Herkes yapıp ettikleriyle niyetini de cihetini de belli etmiş oldu bir vesile.
Ama değmezdi. Menfaatin üç kuruşluk. Velev ki dünya senin olsun, hiç mi ders almazsın gördüklerinden. Bu dünyadan götüreceğin bir parça kefen.
Bak o da nasip olmuyor birçoğuna. Bugün bari, yahu en azından bugün bari yapma .Zaman siyaset değil icraat zamanı. Zaman felaketin enkazını bir an evvel ortadan kaldırma zamanı. Elin yerdeki bir taşı kaldırmaya gitmiyorsa, en azından dilin de insanlığın üzerine yıkılan beton yığınlarını kaldırmaya çalışanlara uzanacak kadar sünmesin. Sus, sus da o kadar bari bir erdemin olsun.
Depremin yaraları illâ ki sarılacak. İnsanlar normal yaşantısına dönecek. Yıkılan binaların yerine yenileri inşa edilecek. Kör topal da olsa bir düzen kurulacak. Dünyada kalanlar için hayat devam edecek kaldığı yerden. Başka neler devam edecek kaldığı yerden biliyor musunuz? Bugüne kadar her türlü felaketin, doğal afetin sonunda verdiği tüm sözleri yerine getiren devlete her türlü iftira atılmaya devam edilecek.
Topladığı deprem vergilerinin yüzlerce kat fazlasını felaket bölgesine harcayan devlete; müfteriler bozuk, cızırtılı plak gibi o iğrenç sesleri ile "deprem vergisi nerede'' diye sormaya devam edecekler.
Deprem yaraları sarıldıktan sonra da Tekbir'den, okunan sâlâdan, kılınan namazdan rahatsız olmaya devam edecek rahatsızlar.
İki tavuk versen iki dakika sonra kaybedecek olan güruh, organizasyon dersi verecek devlete
Cebinden beş kuruş para çıkarmayıp deprem bölgesinde canıyla malıyla canla başla hizmet edenlere yardım organizasyonu dersi verecekler.
İnsanımız spor salonlarında, yardım depolarında gecesini gündüzüne katıp çalışırken, elinde telefon utanmadan, sıkılmadan, yüzü zerre kadar kızarmadan yardım kuruluşlarına veryansın edecekler
Sanki tek bir bölgede felaket olmuş da birkaç yüz bina yıkılmış da, birkaç yüz insan göçük altında kalmış gibi...
Enkazın hemen kaldırılmasını isteyecek, göçük altında kalanlar hemen kurtarılsın isteyecek ve bunları sıcak yatağında yattığı yerden dile getirecek.
Ne bir yerde gönüllü olacak, ne bir yere yardımda bulunacak.
Yıkılan binlerce binanın her birine beş kişi versen yüzbinlerce kurtarma ekibine ihtiyaç duyulur, dünyanın hiçbir ülkesi bu yükü tek başına kaldıramaz, bunun bilincinde olmayıp sırf siyaset uğruna onurunu iki paralık edecek yalanlar, iftiralar atacaklar.
Depremin yaraları sarılacak ama onursuz, haysiyetsiz insanların yüzleri kösele derisi gibi kalacak.
Onları hiçbir deprem kendisine getiremeyecek!
Veyl olsun onlara!
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.