Takip Et
  • 5 Mart 2022, Cumartesi

PUTİN'İN SINAVI

Rusya Lideri Vladimir Putin ve kurmayları 7 gün öncesine dek Donbass bölgesi dışında bir işgal girişiminde bulunmayacaklarınıdefalarca söyledi. Resmi açıklamalar yapıldı.

Batıya göre de, Donetsk ve Luhansk bölgelerinün bağımsızlıklarını bahane ederek Ruslar o bölge ağırlıklı bir harekat başlatacaktı. Tüm dünya medyasında da beklentiler genelde böyle idi. Ukrayna genelinde de yığınaklar buna göre yapıldı. Ama beklenenlerin çok ötesinde bir tablo ortaya çıktı.

Putin, Ukrayna çapında korkunç kanlı bir saldırı başlattı. Siviller katledildi. Ülkenin başta başkenti Kiev olmak üzere neredeyse tamamına saldırılar düzenlendi. İnsanların yaşadığı apartmanlara roketler atıldı. Çocuklar öldü.

Bu savaş nereye gider?

Bir kere bu soru normal ülkeler arası krizde kolay yanıtlanabilir. Mantıklı liderler öncelikle kendi ülkelerinin toprak bütünlüğü üzerine kurulu olarak vatandaşlarının her açıdan savaştan zarar görmemesini ister. Gerekmedikçe savaşmaz. Olursa da; uzayan bir savaş ve çatışma ortamının ülkelerine her yönden hasar vereceğinden hareketle en geç 1 hafta 10 günde itidal seçeneğine yönelir. Eğer kendilerine yönelik bir yok etme amaçlı hücum yoksa.

Ama işin içinde bu yönde açıklamaları ile de hatırladığımız Putin gibi kafasında Rus hegamonyası ve büyük Rusya rüyası barındıran yüksek egolu bir kişilik olunca yanıt karamsarlaşıyor ve belirsiz bir hal alıyor.

Bir kere bu hedeflerle yola çıkan Putin bu kadar elini açtıktan, dünya için bu kadar tehdit olarak görüldükten, bu kadar geri dönülmez bir yola çıktıktan sonra artık ya var olmak için elinden geleni yapacak. Ya da tarih sahnesinde gerek kendi kamuoyu gerekse yurtdışı baskısı nedeni ile bir daha rol alamayacak.

Bu süreçte son durumun nasıl şekilleneceği, Rusya'nın batının yağmur gibi gelen yaptırımı ve ağır ambargolarına ne kadar dayanacağı ile Ukrayna direnişinin ne karar süreceğine bağlı. Yani, uzayan sürede bir nevi dayanıklılık ve sinir savaşı.

Unutmayalım, batı bir yandan Ukrayna'ya silah gönderirken, ambargo ve yasaklarla sadece Putin ve yönetimini değil tüm dünyada on milyarlarca dolar yatırımı ve malı olan zengin oligarkları ve Rus halkını da rahatsız etmeyi hedefliyor.

Böylece de bir süre sonra Putin'in iç kamuoyundan da tepki ile karşılaşması hedefleniyor. Hatta savaşla ilgili süreç uzadıkça Rusya sokakları da karışır hesabında olan bir batı dünyası kafası var.

Bugüne dek karizması ile hep kilosunu söyleyen Putin bu kez tartıya çıktı. Yine de ezici üstünlüğü olsa da sıcak süreçte Rus Ordusunun eksikleri de ortaya çıktı. Ama karşısında beklemediği bir karşı koyma da buldu. Bu arada, belki de, Ukrayna ordusu içinden kısa sürede kendisine destek verileceği beklentisi ile dağınık bir saldırı planı gerçekleştiren Rus Lider işler ters gidince de bu kez nükleer caydırıcılık tehdidini ortaya attı. Putin'in Ukrayna Ordusunda bir kesime güvendiği ihtimalini arada Ukrayna Lideri Zelenskiy'e darbe yapın çağrılarından anlayabiliriz.

Savaşın 5. gününde ilk müzakereler yapılsa da beklendiği gibi 2. tura kaldı. Putin beklendiği gibi, Ukrayna yönetiminin devrilmesini ve kendisine yakın bir yapının gelmesini istiyor. Belarus da Putin'in yanında. Bu nedenle batı bunu da fırsat bilerek daha önce sorunlu olduğu Belarus yönetimine de baskı uygulamaya başladı.

Şimdi Ukrayna'ya ABD ve batı ülkeleri silah da gönderiyor. Tankları durduracak roketler gönderiliyor. Bu da direnişi uzatacak.

Bu dönem yani Putin'in saldırgan pozisyonu uykuda ve dağılmış Nato'yu da biraz olsun birleştirdi.

Sonuç olarak, bu dayanıklılık savaşı sonucu belirleyecek. Avrupa'nın doğal gaz ihtiyacının önemli bölümünü karşılayan Rusya'nın elinde tuttuğu enerji silahının başta Almanya olmak üzere Avrupa'yı ne derece etkileyeceği de buna dahil. Putin artık ya Ukrayna'da başarılı olacak ve sonrasında nerelere yöneleceği gibi tatsız bir gelecek konuşulacak ya da kendisi için sonun başlangıcı konuşulacak.

Ancak ne olursa olsun, aynı zamanda Türkiye'ninde alıcısı olduğu Rusya ve Ukrayna merkezli tahıl temini ile enerji fiyatları da gelecek dönemde tedirgin edici boyutlara ulaşabilir.

Türkiye'nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi temelinde ise daha önceki tecrübeleri paralelinde denge politikasından vazgeçmeyeceği görüşü hakim.

Ama batı ambargolar konusunda Türkiye'ye sen de birşeyler yap dediğinde sıkıntılar ortaya çıkabilir. Akıllı ve dengeli politikalarla NATO-Rusya- ABD ekseninde Türkiye çok şey kaybetmeyecektir. Oyunu herkes büyük oynuyor, kimsenin küçük düşünme lüksü yok. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.