Türkiye’nin hemen her köşesi bir deprem bölgesi ve her an şiddetli depremlerin yaşanabileceği bir potansiyele sahip.
Yakın tarihte Kocaeli, Düzce, Elazığ-Malatya ve İzmir depremlerini acı faturalarla ödedik. Binlerce vatandaşımızı kaybettik.
30 Ekim 2020’de İzmir’de meydana gelen ve 117 vatandaşımızın hayatını kaybettiği depremden tam 2 yıl sonra, önceki gece İzmir yeni bir deprem felaketi daha yaşadı.
Çok şükür ki, bu deprem büyük bir felakete yol açmadı. 30’a yakın vatandaşımız yaralandı, bazı evlerde çatlaklar oluştu, bir caminin minaresi yıkıldı.
Devlet, son yıllarda yaşanan her felakette olduğu gibi, anında deprem bölgesindeydi. İçişleri Bakanı Soylu, geceden sabaha kadar Buca’da depremden etkilenen bölgeleri gezdi ve vatandaşlara devletin yanlarında olduğunu hissettirdi.
Tam bir hafta önce, tvDEN’de Emin Aydın’la Baş Başa programında, deprem uzmanları bölgenin deprem üretme potansiyeli ile ilgili önemli açıklamalar yapmıştı.
30 Ekim 2020 depreminin 2. yılı anmalarının yapıldığı bir dönemde, İzmir yine sarsıldı.
Uzmanlar, İzmir ve Ege’nin sarsılmaya devam edeceğini ve bunun olağan bir durum olduğunu belirtiyor. Hatta her gün irili ufaklı 20 depremin yaşandığı Aydın’da, 7 büyüklüğünde bir deprem beklendiğini ifade ediyorlar.
Yerküre uyarıyor, deprem uzmanı bilim insanlarımız uyarıyor ama bizler uyumaya devam ediyoruz.
Özellikle bölgedeki yerel yönetimlerin, yakın tarihte yaşanmış felaketlere rağmen depremle ilgili neredeyse hiçbir hazırlığı ve çalışması yok.
Bölge insanının hayatı, bu sorumsuz yerel yönetimlerin insafına da bırakılmamalı. Tatbikatlar elbette önemli ama devlet, deprem sonrası ortaya koyduğu gücünü depremler yaşanmadan da hissettirmeli ve vatandaşa güven vermeli.
Yunan’ın yakıp yıkamadığı Ege’yi Yunan kafalıların insaf ve inisiyatifine bırakırsanız, Allah korusun muhtemel bir enkazın altından hiçbirimiz kurtulamayız.
Geçmiş olsun İzmir, geçmiş olsun Ege…
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.