Değerli okurlar bu yazımda son zamanlarda sıklıkla dillendirilen ve çok tehlikeli bir kavram olan “dijital bölünme” üzerine duracağım. 3 tür dijital bölünmeden bahsediliyor. En basit tanımıyla günümüzde İnternet kullanan bir birey ile İnternet erişimi bulunmayan bir birey arasında bilgiye erişim konusunda çok ciddi farklar bulunmakta. Bireylerdeki bu fark ülkeler içinde geçerli. Bireylerde olduğu gibi toplumlar için de bu durum çok ciddi bir tehlike oluşturmakta. Çünkü gelişmiş ülkeler ile gelişmekte olan ülkeler arasında dijitalleşme süreci ile birlikte oluşan uçurumun hiç kapanmamak üzere açılma tehlikesi bulunmakta. Dijital bölünmeyi, teknolojik alt yapının toplumlar arasında ya da toplum içerisinde kullanımının eşit olarak yayılmaması ve toplum kesimleri arasında teknoloji kullanımına yatkınlık oranındaki eşitsizlik olarak tanımlayabiliriz. Gelişmiş ülkelerde ise daha çok bireyler arasında görülen bir dijital bölünmeden bahsetmek mümkün. Buradaki en önemli etken genç ve girişimci nüfusun oranı.
Özellikle elektronik imza ile birlikte çok önemli gelişmeler olmakta ve bu durum e-ticaret ve dijital pazarlamayı dahada önemli hale getiriyor. Yakın gelecekte İnternet’i her alanda etkin kullanan toplumlar ile bu teknolojiden yeterince faydalanamamış toplumlar arasında kapatılamayacak devasa bir uçurum oluşacağı ve geri kalan toplumların köleleşmesine kadar bir etki yaratacağı söyleniyor.
Bireyler arasındaki bölünmeye bakacak olursak, çok değil 10 yıl sonra kodlama bilmeyen kişilerin iş bile bulamayacağından bahsedilmekte. Zaten dijitalleşmenin getirdiği değişimle, verimlilik, otomasyon ve robotik teknolojilerin yakın zamanda ekonomik krizlere hatta savaşlara ve çok büyük işsizliğe neden olacağı da sıkça dillendirilmekte, yapay zekalı robotların tüm rutin işleri sıfır hata ile yapacağı savunulmaktadır. Her ne kadar gelinen bu noktada yeni iş kollarının doğacak olmasının, oluşan işsizliği dengeleyeceğini de düşünsek, oluşan bu yeni iş kolları yine İnternet teknolojileri ile alakalı işler olacağından dijital bölünmenin artarak derinleşme tehlikesi söz konusu.
Başka bir bakış açısından bakacak olursak, x,y,z kuşaklarından z kuşağı yani 2000 yılı ve sonrasında doğan kişilerle x ve y kuşağında olan kişilerin arasındaki iletişime baktığımızda bile dijital bölünmenin etkilerini net bir şekilde hissedebiliyor, yaşanan kuşak çatışmasının eskilere nazaran çok daha güçlü olduğunu görebiliyoruz. 2000 yılında İnternet teknolojisinin kucağına doğmuş bu nesil şuan 19 yaşında ve büyük bölümü teknolojiye aşina. Aralarında ekran başında sanal kartlar ile alışveriş yapan belki paranın fiziksel bir nesne olduğunu dahi kavrayamamışlar var. Birde çağımızda hala İnternet’e erişimi olmayan z kuşağı gençleri düşünün. Bırakın bilgiye erişimi, bilgisayar kullanmayı bilmeyenler bile var. Bu iki tip gençlik arasında bölünme yaşanmaması zaten garip olurdu.
Bireysel açıdan oluşan bölünmede özellikle girişimci yapıya ve teknolojiye sahip bireyler bunu büyük e-ticaret fırsatlarına çevirebilecek, teknolojiden mahrum bireylerse tıpkı toplumlarda olduğu gibi tabiri caizse köleleşme tehlikesi yaşayacaktır. Evet durum bu kadar ciddi ve iyi ki ülkemizde ilkokul eğitiminden başlayan bilişim seferberliği meyvelerini vermeye başladı. Dijital medya okur yazarlığı konusunda her ne kadar yol katetmiş olsak da kodlama ve teknoloji üretiminde hala çok geriyiz. Gelişmiş ülkelerde ise durum farklı. Birçok ülkede daha ana okullarında başlayan bir kodlama ve robotik eğitimi söz konusu. Ülke olarak bilişim teknolojileri ile birlikte e-ticaret ve dijital pazarlama üzerine eğilmemiz gerektiği, bu yönde yatırımların yapılması gerektiği artık tüm çevrelerce elzem kabul ediliyor. Bu bilinci oluşturmaksa hepimizin görevi...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.