Türkiye’de gündem çok hızlı değişiyor. Birbirinden önemli konular tam olarak tartışılmaya fırsat olmadan akıyor ve yerine yeni gündem maddeleri geliyor. Hal böyle olunca da uluslararası siyasette yaşanan gelişmeler bazen iç siyasetin yoğunluğu arasında sıkışıp kalıyor. Geçen haftanın önemli gelişmelerinden biri de Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın İsrail’i ziyaret etmesiydi. Hollande’ın bu ziyareti hem sembolik olarak hem de ziyaret sırasında verdiği mesajlar bakımından son derece önemliydi. Kendisini İsrail’in ve Yahudilerin dostu olarak tanımlayan Hollande aynı zamanda İran’a karşı çok sert mesajlar verdi. İran’ın nükleer tesislerinin yok edilmesi gerektiğini ve tesisler yok edilmeden varılacak bir anlaşmanın felaketlere sebep olacağını dile getirdi. Aynı zamanda Cenevre’de sürdürülen görüşmeleri ve masada duran anlaşmanın İsrail için yeterli olmadığı şeklinde açıklamaları oldu. İsrail’deki temaslar ve verilen mesajlar son derece önemliydi. Hollande İsrail ziyaretini bir de Filistin tarafına geçerek tamamladı. Filistin’de verdiği mesajlar ise daha çok Filistin meselesinin çözümüne dair Fransa’nın iyi niyetini göstermek ve bu konuda ortaya çıkacak gelişmelere destek olmak eksenliydi. Gözle görülür en önemli ifade ise İsrail’in 20.000 kişilik yeni yerleşim yapma fikrinden vazgeçmesini desteklemesi oldu. Bu ziyaretin genel bir değerlendirmesi yapıldığında dikkat çeken en önemli husus Fransa’nın Ortadoğu’da etkinliğini hissettirmek istemesiydi. Muhtemelen yakın bir zamanda göreceğiz, bu ziyaretlere yenileri de eklenecektir. Özellikle de Körfez ülkeleri Fransa’nın dikkatini çekmeye başlayacaktır. Çünkü Ortadoğu’da nispeten en güvenli ve işbirliği yapılabilir ülkeler şu anda buraları gözüküyor. Ayrıca Suudi Arabistan da bu çemberin içinde olacaktır.
Fransa’nın bu ziyaretinin hemen sonrasına denk gelen bir zamanda Amerika Birleşik Devletleri’nden gelen bir açıklama ise daha da dikkat çekici oldu. O açıklamada, “İran konusunda İsrail’in tavrı savaşa sebep olabilir” deniliyordu. Dikkat edilirse bu açıklamanın Hollande’ın açıklamaları ve Netanyahu’nun İsrail konusundaki keskin tavrıyla taban tabana zıt olduğu görülür. İsrail’deki yönetimin Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Obama’dan rahatsız olduğu bilinmeyen bir gerçek değil. Ancak politikaların bu kadar birbirinden uzak olması son derece düşündürücüdür. Üstelik Fransa’nın, İran konusundaki tavrı son derece sert olan İsrail’i desteklemesi ise işin ehemmiyetini daha da arttırmaktadır.
Bu gelişmeler ışığında denilebilir ki Ortadoğu’daki politikalar ekseninde yeniden bir kamplaşma ortaya çıkıyor. Türkiye ise bu ortamda görülebildiği kadarıyla politikalarında yeniden bir gözden geçirme ve bazı tadilatlar yapıyor. Irak’la ortaya çıkan yumuşama ortamı ve Başbakan Erdoğan’ın Rusya ziyareti biraz da yeni kapılar açma girişimi olarak değerlendirilebilir. Zaten Başbakan Erdoğan’ın Putin’e yaptığı Şangay İşbirliği Teşkilatı’na talep ise bu konuda Türkiye’nin kendine başka alternatifler yaratma teşebbüsü oldu. Gerçi bu konuda daha önce de dillendirmeler oldu ama şimdiye kadar herhangi ilerleme olmadı.
Dış politikamızı yakından ilgilendirecek birkaç önemli gelişme daha oldu. Onlar da Ukrayna’nın AB ile ilişkilerini gözden geçirme ve tekrar Rusya ile ilişkilerine ağırlık vermesiydi. Bunun yanında Mısır’ın, Türkiye elçisi Hüseyin Avni Botsalı’yı istenmeyen kişi ilan ederek ülkeyi terk etmesini istemesi de son derece şaşırtıcıydı. Aynı anda da Ankara’daki Mısır elçisi de geri çağırıldı. Buna karşılık Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den açıklama yapıldı ve iki ülkenin bir elmanın iki yarısı gibi olduğu ve Mısır ile Türkiye ilişkilerinin tekrar rayına oturması temennisi dile getirildi. Genel olarak denilebilir ki Türkiye’de iç siyasetin yoğunluğu kadar dış siyaset de çok hızlı değişiyor ve birbiri ardına önemli olaylar oluyor. Bu aralar gelişmeleri daha dikkatli takip etmek lazım. Kimi zaman küçük ayrıntılar ilerideki yeni başlangıçların ilk adımı olabilir. Hollande’ın ziyareti de bu ilk adımlardan biri midir? Zamanla göreceğiz.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.