Önümüzdeki hafta İsviçre’nin Cenevre kentinde Cenevre-2 olarak tarif edilen ve Suriye’nin görüşüleceği bir konferans toplanacak. 2013’ün sonlarına doğru daha yakın bir zamanda yine aynı şehirde İran’ın nükleer faaliyetleri üzerine bir toplantı yapılmıştı. Bu toplantıdan çıkan olumlu havanın etkisiyle yine aynı şehirde toplanacak olan Cenevre-2 Konferansı Suriye konusunda gelinen son noktayı ele alacak. Konferansa Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ülkeleri, Avrupa Birliği, Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Türkiye ile birlikte birçok bölge ülkesinin katılacak olması son derece önemli. Çünkü şimdiye kadar birbiri ile siyasi rekabet içinde bulunan ülkelerin hemen hepsinin aynı masada olması, konferansa dair ümitleri arttırıyor. Ancak konferansa katılımı konusunda İran üzerine oluşan tereddüt Amerika tarafından tam olarak ortadan kalkmış değil. Konferansı önemli yapan bir diğer husus ise Suriye’ye ve Beşar Esed’e karşı takınılacak tavır konusunda bir konsensüsün sağlanma ihtimali. Ne var ki bu nokta, konferansın en zor başlıklarından birini teşkil edecek. Daha konferans toplanmadan Amerika ve Rusya’nın iki kutup başını oluşturacağını söyleyebiliriz. Diğer devletlerin bu iki merkezden hangisine doğru kayacakları ise Suriye’nin de geleceğini belirleyecek.
Ancak görüşmeler öncesinde Amerika’da kafa karışıklığının devam ettiğini söylemek mümkün. Amerikalılar Suriye’de Esed’in gidip kalmasından çok ileride kendilerini daha fazla bölgeye çekecek bir kaos ortamını yaratmak istemiyorlar. Üstelik Suriye’deki muhalefetin güçsüzlüğü ve dağınıklığı onları Esed sonrası için oldukça endişelendiriyor. Aynı zamanda muhalefetin içinde olması kesinlikle arzu edilmeyen örgütler var. Öte yandan Körfez ülkeleri ve Türkiye gibi ülkeler ise meselenin bir an önce çözülmesi konusunda ve Esed’in gitmesi noktasında tüm kartlarını devreye sokacaklar. Özellikle Türkiye açısından Suriye, dış politikada bir girdaba doğru gidiyor ve meselenin izalesi aciliyet kesb ediyor. Konferansta karşılaşılacak en büyük güçlük ise hem içeride hem de dışarıda ikna edilmesi gereken çok fazla muhatabın olması. Ne yazık ki Suriye’nin geleceği artık sadece Suriyelilerin elinde olan bir durum değil. Mesele uluslararası aktörlerin çıkarlarına göre tarif ediliyor ve olaylara yaklaşım da buna göre şekilleniyor. Suriye meselesinin çözümünü karmaşık hale getiren ana nokta ise konunun uluslararası dengelerde yaratacağı değişiklik. Ancak şu gerçekliği de belirtmek gerekir ki Suriye’deki sorunu aşacak olan ve yeni bir Suriye inşa edecek olanlar kesinlikle Suriyelilerdir. Taşıma suyla değirmen dönmeyeceği gibi dışarıdan destekle Suriye’de iktidarlar kurmak pek de geleceği olan bir anlayış olamaz.
Cenevre-2 Konferansı’ndan -her ne olursa olsun- belli kararlar çıkacağa benziyor. Bir çözümsüzlük halinde bile çözümsüzlüğün kendisi bir karar olarak telakki edilerek buna göre her muhatap pozisyon alacak. O yüzden de bu görüşmeler son derece önemli. Buradan çıkan sonuçların yaptırım gücü ise ortaya çıkan konsensüsün genişliği ile mümkün olacak. Hal böyle olunca da içeride sağlıklı bir muhalefetin ortaya çıkamayışı, Suriye içinde muhatap bulmayı da önemli hale getiriyor. Cenevre-2 Konferansı artıları ve eksileriyle hesaplandığında kesinlikle artıların ağır bastığı bir toplantı olacak. Çünkü tek başına silahları susturma imkânı bile, tek bir artı olarak tüm eksilerden daha anlamlıdır. Ancak sorunun kalıcı çözümü tüm bölge ele alındığında mümkün olabilir. Suriye’yi, İran’ı, İsrail’i, Lübnan’ı, Mısır’ı ve diğer ülkeler ile Suriye içinde ve dışında faaliyet gösteren örgütleri bu işin içine katmadan sacayağının bir tarafı hep eksik kalacak ve en ufak bir sorunda yine meseleler kendi girdabını yaratmaya başlayacaktır.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.