Geçtiğimiz günlerde Aden Körfezi’nde korsanlara karşı uzun süredir görev yapmakta olan Göksu Fırkateyni’nin görevini tamamlamasına ve bunun için yapılan karşılama törenine şahit olduk. Bu hafta Göksu’nun görev yaptığı Aden Körfezi ve Aden Körfezi’ndeki korsanlarla ilgili meseleyi açıklamak uygun olur diye düşündüm. Gerçi Türkiye içindeki siyaset toz duman halini almışken iddialar, ithamlar, çeşitli görüntüler, açıklamalar ve suçlamalar ortada iken bu konu size biraz uzak gelebilir. Ancak yaşanan heyecanlı atmosferi işin ehli olan uzmanlara bırakarak farklı bir noktadaki uluslararası mesele ve bu mesele için görev yapan fırkateynimiz ve başarılı personelinin oraya ne için gittikleri üzerinde duralım.
Aden Körfezi, Arap Yarımadası’nın güneyinde Afrika’nın doğusunda yer alır. Körfeze komşu olan devletler Umman, Yemen, Cibuti ve Somali’dir. Ancak Körfez ismini Yemen’deki önemli ve stratejik bir isim olan Aden şehrinden alır. Aden Körfezi çok eski tarihlerden beri önemli bir yer olarak kabul edilmiş ancak Hindistan’a Batılıların gelmesi ile daha fazla ön plana çıkmıştır. Ümid Burnu’nun keşfinden sonra, Hindistan’a giden yol da Aden Körfezi üzerinden geçer ve Bombay, Kalküta gibi şehirlere ulaşırdı. Bu yol uzun gelmeye başlayınca ilerleyen süreçte Kızıldeniz üzerinden yapılan yolculuk önemli hale gelmeye başladı. Çünkü en kısa şekilde Asya ile Avrupa arasında bağlantı kurma zorunluluğu vardı. Süveyş Kanalı’nın açılmasıyla birlikte Kızıldeniz üzerinden yapılan taşımacılık daha önemli hale geldi. O nedenledir ki dünyada ilk defa 1807’de yapıldıktan kısa süre sonra 1827’de buharlı gemiler Kızıldeniz’de görülmeye başlandı. Yine tren taşımacılığı 1820’lerde ilk defa İngiltere’de faaliyete başlamasına rağmen 1850’lerde Mısır’da kendisini gösterdi. İşte bu atmosfer içinde de Aden Körfezi’nin ticaret ve ticaret yolları üzerinde bulunmasından dolayı taşıdığı önem her geçen gün arttı.
Hem bölgenin kahve gibi değerli ürünleri yeni müşteriler bulurken hem de Batının yeni ürünleri bölgeye gelmeye başladı. Bölgeye gelen alıcılar başlarda Portekizliler, Hollandalılar olurken zamanla yerlerini Fransızlara, İngilizlere ve Amerikalılara bıraktılar. Hatta İngiltere 1839’da Aden’i kendi kontrolüne aldı ve bölgedeki kabileler ile sıkı temaslar yürütmeye devam etti. Ayrıca bölge taşıdığı önemden dolayı ne kadar kontrol altında tutulmaya çalışılır ise çalışılsın korsanlık faaliyetlerinin sıkça görüldüğü bir yer olarak kalmaya devam etti.
Göksu Fırkateyni’nin Aden Körfezi’ne gitmesine neden olan gelişmeler ise bölgeden geçiş yapan gemilere yapılan saldırılardı. Bu saldırılar ile kaçırılan gemilerin sahibi olan ülkelerden ya da kurumlardan para talepleri oluyordu. Durumu vahim yapan ise bu saldırıların artış göstermesiydi ve netice itibariyle 2008’de Birleşmiş Milletler, Aden Körfezi’nde güvenliğin sağlanması için bir dizi tedbir alma yoluna gitti. Birleşmiş Milletlerin bu tavrıyla bölgede Türkiye, Amerika, İngiltere, Almanya, İtalya, Çin, Rusya ve Japonya gibi ülkeler deniz güvenliği için savaş gemisi bulundurmaya başladılar. Türkiye de bu kapsamda 2008’den bu yana Gökova ve Göksu Fırkateynlerini Aden Körfezi’nde bulundurdu. Göksu Fırkateyni’nin görev yaptığı sırada da 3. Muhrip Filotillası Komodoru Deniz Kurmay Kıdemli Albay Yalçın Payal’ın ifadesi ile 628 Türk ve Türkiye bağlantılı ticaret gemisinin Aden Körfezi’nden güvenli geçişi sağlandı.
Aden Körfezi’ndeki bu gayretler son derece mühimdir. Korsanlık faaliyetleri de eskisine oranla son derece azalmıştır. Ancak dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise buradaki korsanlığın sebepleridir. Bölgede korsanlığa sebebiyet veren en önemli sorun körfeze koşu ülkelerdeki istikrarsızlıktır. Ayrıca aynı ülkelerdeki yoksulluk da korsanlığı tetikleyen bir diğer etkendir. Yemen’de ve Cibuti’de kişi başına düşen yıllık milli gelir 2.300 dolardır. Özellikle de Somali bu konuda en sıkıntılı devletlerden birisidir ve kişi başına düşen yıllık milli gelir 600 dolardır. Buna karşılık Aden Körfezi üzerinden ticaret yapan en önemli aktörler olan ABD’nin yıllık kişi başına 47.000 dolar, Almanya’nın 36.100 dolar, İngiltere’nin 34.920 dolar, Fransa’nın 34.077 dolar gibi gelirleri vardır. Bu şekilde gelir dengesizliklerin olduğu yerlerde sorunlar muhakkak olacağından meseleyi çözmek için en başta bu gelir dengesizliğini ele almak gerekir. Yoksa korsanları engellemek asıl sorunları çözmek için yeterli olmayacaktır. Sadece bu ülkelerde değil bunların çevresinde dahi güvenlik en önemli sorunlardan biridir. Örneğin Güney Sudan’da bu hafta içinde yaşanan çatışmalarda 500’den fazla kişinin öldüğü haberini aldık. Bu durum belli alanlar için değil bölgenin tamamı için geçerli bir risk durumudur ve Aden Körfezi de bu sıkıntının en belirgin şekilde yaşandığı ve bölgede dışından olanlara en fazla rahatsızlığın verildiği yerlerin başında gelmektedir.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.