Günümüzde dini inançları adına canlı bomba olmayı göze alıp, ölüme koşan genç insanları görünce yanlış yönlendirilmiş insan kaynaklı terörün ürkütücülüğünü düşünmeden edemiyorum.
Oysa inanç; insanoğlu kendini geliştirdikçe adeta bir matematik formülü gibi herşeyin kolayca ve doğru bir şekilde yerli yerine oturtularak çözümlenebilecek bir olgu.Yeryüzündeki pek çok başka konuda olduğu gibi inanç için de iki farklı yaklaşım mevcut. Ekzoterik (dışsal, zahiri ) bakış ve ezoterik (içsel, batıni ) bakış.
Ekzoterik yön inancımız doğrultusunda kılık kıyafetimizi düzenlemek, selamlaşmak, ibadetlerimizi yapmak, namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek gibi uzayıp giden bir listeyi ifade ederken. ezoterizm basitçe kavramın ruhu diye açıklanabilir. Karanlıkta görmeye alışık olmayan gözler, bu bölgeyi başlangıçta karanlık olarak algılarlar. Burada ne olduğunu anlayamazlar. Oysa Hz. İsa 'nın sözlerindeki gibi herşey "Arayın bulacaksınız, isteyin size verilecektir, kapıyı çalın size açılacaktır "
Hangi tarikat cemaat dernek ya da vakıfta olursanız olun, hangi felsefi grupla çalışırsanız çalışın, inancın içsel boyutunu görebilmeniz tekamülünüz ile ilgilidir. Ve süresi ile hızı insandan insana değişir.
Dinler tarihinde insanlar ezoterizm ve ekzoterizm arasında gider gelirler. Örneğin; Hz Musa 'nın getirdiği mesajın ruhani boyutu zaman içinde ihmal edilmiş ve Musevilik hukuk ve kurallar içinde kısır döngüye girmiştir. Aynı toplum içinden Nasıralı Isa ise "Ben size yeni kurallar veya yeni bir din getirmiyorum. Zaten dini kalıplar içinde boğuldunuz. Ruhunu ve özünü kaçırdınız. Ben o ruhu yeniden üflemek için geldim" diyor. Yeni bir peygamber olmak iddiasıyla değil, özü hatırlatmak amacıyla. Işte bu ezoterizmdir. İçe, öze bakmaya çalışır.
İslamiyette ise Hz Muhammed (sav )'ın hem dünyevi hem de hakka dönük iki yönü vardır. Hakka bakan velayet yönü ve dünyaya bakan Nübüvvet yönü.
Mevlevi dervişler de haktan sağ el ile aldıklarını sol el ile halka vermeyi hedeflerler. Belli topluluklarda sohbetlerde yapılan tüm çalışmalar ve gelinen noktalar kişisel iç gayretlerle elde edilir. Bu değerli birikimlere 'irfan 'denir. 'Hikmet ' denir. Bu bilimsel bilgi gibi aktarılabilen bir şey değildir. Gönül-aşk deneyimi ve bilgisi yani irfan, ancak aynı deneyimi yaşamış insanlar tarafından algılanabilir. Bunu tatmayan bilemez ve ancak 'Arif ' olan anlar.
Felsefe 3 farklı görüş ile ilerler.
1) Felsefe yeni doğruları bulmaya çalışan yaratıcı bir uğraş değildir. Bilim tarafından bulunmuş doğruları sistemleştirme ve uzlaştırmaya çalışır. (Sinoptik felsefe. August Comte )
2) Felsefe ne bilgi yaratıcı ne de bilgi birleştirici bir uğraşıdır. Onun görevi gerek bilimi gerek ortak duyunun ana kavramlarını aydınlatmaktır. (Analitik felsefe, Wittgenstein )
3) Bilim bildiklerimiz felsefe ise bilmediklerimizdir. (Russel)
Felsefe bilimin geçmişi, bilim felsefenin geleceğidir.
Kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim de "Biz insanı En mükemmel şekilde yarattık "diye yazar. Öyleyse dinimizde hayatın ve buradaki eğitimin amacı derece derece, kademe kademe insanı o mükemmel mertebe ye "kamil insan "seviyesine çıkartmaktır.
Niyazi-i Mısri "Savm u Salat u hac ile sanma biter Zahid işin, İnsan -ı kamil olmaya lazım olan iman imiş "der. Ve bu yol Şeriat, Tarikat, Marifet, Hakikat yollarından geçerek yürünür.
Yazımıza bir Çin bilgesinin deyişiyle son verelim.
"Eğer ruh aydınlanmışsa insanda güzellikler vardır.
Eğer insanda güzellikler varsa evde uyum vardır.
Eğer evde uyum varsa ülkede düzen vardır.
Eğer ülkede düzen varsa dünyada barış vardır "
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.