2 sene kadar önceydi sanırım İstanbul Kadir Has Üniversite’sinde İstanbul Ticaret Odası’nın düzenlediği bir zeytin ve zeytinyağı üzerine toplantı vardı. Başka bir iş için İstanbul’daydım dönüşümü erteleyip toplantıya gittim. Üniversite salonunda toplasan 70-80 kişi ya var ya yoktuk. .30 kişi kadarı Ayvalık tan, 20 kişi civarı Akhisar’dan 10 kişi kadar da Bodrum’dan gelmişler. İstanbul’dan ise konuşmacılar ve Ticaret Odası yetkilileri dışında kimse yoktu... Aydın ilindeki 21 milyon zeytin ağacının temsilcisi olarak ise tahmin edebileceğiniz gibi bu fakir tek basınaydı. .
Sabahtan ihracatta yaşanan zorluklar, ağaç sayısının siparişler için yetersizliği gibi konular konuşuldu. Prof. Dr. Yahya Laleli yurtdışında firmasıyla katıldığı kalite yarışmalarında aldığı ödüller den bu sayede ürettiği değişik aromalı yağları nasıl yüksek fiyatlarla sattıklarından bahsetti. Akhisarlılar 10 yıldır tütün tarlalarını zeytinliğe çevirerek 13 milyon ağacı nasıl ürettiklerini anlattılar. Ayvalıklılar her zamanki gibi bizim y ağımız daha kaliteli havalarındaydılar. Asıl ilginç konular öğleden sonra ya kalmıştı. Organik yumurta denince akla gelen Yavuz hoca kanserle mücadeleden bahsetti. İki şey önemli dedi. 1) vücut ısısını arttırmak 2) Akdeniz tipi beslenme. Ve olmazsa olmaz her gün iki kaşık natürel zeytinyağı. Riviera ya da raf ömrü uzatılmış yağlar değil. Bildiğin köylünün yağı. Tabi soğuk sıkım tercih sebebi. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi nöroloji ana bilim dalından İrfan hoca"20 yıldır hasta muayene etmiyorum Laboratuvar da insan ömrü nü uzatma çalışmaları yapıyoruz."dedi. Onlar da iki şey bulmuslar. 1.Gunasiri oruç tutarak yaşamak ki bu pek mümkün değil.2.Akdeniz tipi beslenme.
Bu arada delice yağının çok daha kaliteli olduğu hatta içine yaprak karıştırılmış delice yağının adeta ilaç olduğu vurgulandı. Geçtiğimiz yıllarda Çine de düzenlenen bir zeytinyağı toplantısında da ömrünü zeytin e adamış 87 yaşında İsrailli bir profesör konuşmacı deniz suyunu artıp zeytin yetiştirme mücadelelerini anlatmıştı. Biz ağzımız açık belki de yaşı nedeniyle bir daha dinleme fırsatı bulamayacağımız bu efsaneyi dinlerken, arka sıralardan nasılsa toplantıya katılmış bir yerel kooperatif yöneticisi bağırdı. "Biz buraya siyonizm propagandası dinlemeye gelmedik"
Bir yanda ömürlerini bilime adamış insanların mütevazı sunumları, diğer yanda Yahudiler arkalarına saklanmak için zeytin ağacı dikimini teşvik ediyor zihniyeti. Beni asıl endişelendiren ise bunların hiçbirisi değil. Ben günümüz gençliğini ele geçiren vurdumduymazlık hastalığına üzülüyorum. Gençler ne zeytin ağacı dikip meyve vermesini beklemekle ilgililer ne de 1 litre yağı şişeye koyup marka oluşturmakla. Halbuki bizim bugün izlediğimiz ağaçlar büyük dedelerimizden kalma. Ve zeytinyağı markalarımız olursa 15-20 liraya yağ satmak işten bile değil. Zeytindostu diye bir derneğe üyeyim ama bizim bölgemizde zeytin dostu olmak yeterli değil. Zeytin delisi olmak gerek. Sizi bilmem ama ben darağacında bile olsam sonsözüm zeytinyağı zeytin organik marka olacaktır.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.