Aydın’ın güzide ceridesi DENGE’de hacet kapağında yazmakta olan, Cem Ulucan nam yeni yetme muharrir arayıp, "Abi köşemde sizi yazdım" dediğinde pek bi keyifle gazeteyi getirtip okumaya karar verdim. Malum bu genç stajyerler yazılarında usta kalemleri konu edip kendilerine takdir beklerler. Okumaz olaydım. Aynen şöyle yazmış velet.
"Miş-Muş . Denge Gazetesi'nde Altuğ Karaköse diye biri yazmaya başlamış. Emin Aydın, 'Bu adamın yazıları klozetten daha çok okunur' diye iddialı konuşuyormuş. Eyyy Dr. Altuğ Karaköse, bu ne böyle kardeşim her gün başka bi konu yazıyormuşsun. On parmağında on marifet varmış. Akıllı olacakmışsın, anahtarını alırmışım" Buyurun buradan yakın. Aklınca bana sallayarak meşhur olacak sabi. Sordum tevellüdü 1975 imiş. Benim Bornova Anadolu Lisesi’ni kazanan 2 kişiden biri olduğum sene, buncağız portakal vitamininden muhterem pederine transfer olma telaşında imiş. Hoş belki de o daldan hiç inmese de olurdu ya neyse. O zaman iş başa düştü. Bu Jim bey evladım gibi düşünenlere biraz kendimizden söz edelim.
Çine’de tek gazete bayii Talat amcaya beni babam götürdüğü zaman 1971 yılıydı ve ben okumayı henüz sökmüş tüm. 'Altuğ hangi kitabı isterse ver abi' dedi. Faturayı da gazete faturası ile gönderirsin. Vay sen misin bunu diyen. Ayşecik ile başlayıp Kemalettin Tuğcu ile devam eden serüven kimi zaman yaşımın üzerinde de olsa Aziz Nesin, Fakir Baykurt, Bekir Yıldız, Jack London, Maksim Gorki, Dostoyevski serilerini tamamlayarak devam etti. Sıra köşe yazarlarına gelmişti. Babam ona yazıları okuyup yorumlamamdan zevk alırdı. Anadolu Lisesi’nde gece yatakta Yaşar Kemal okurken Belletmene yakalanırdım. Bu arada ufaktan ticarete de başlamıştım. Kitaplarımı kiraya veriyor, kazancımı yeni kitaplara yatırıyordum. Tahmin edeceğiniz üzere para tatlı geldi. Aksekili genlerim ticaret yap diye beni dürtünce, Manisa’dan mesir macunu, Bornova’dan süt getirip okulda pazarladım. Kantinci Özden abi rahmetli ben AFS sınavını kazanıp son sene Amerika’ya gidince oh çekti. Amerika’da kar temizleyip çim biçme kesmeyince, inşaatlarda tuğla taşıyıp bowling salonlarında çalıştım. Dönünce dershane tabi i Türk Amerikan Derneği’nde İngilizce öğretmenliği, profesyonel futbol oyunculuğu, HİSDAŞ Halkla İlişkiler Şirketi ve özel hastanelerde yabancı hastalar için çevirmenlik. Okul bitince 3 ay Rusya dil eğitimi, sonra mecburi hizmet.
Ben Van Muradiye İlçesi Ernis Köyü’nde sağlık ocağında çalışır iken muhtemelen Cem kardeşimin bıyıkları terlesek mi terlemesek mi diye ikilem yaşıyorlardı. Ve ben deli gibi kitap okumaya devam ediyordum. Sonrası malum siyaset, bürokrasi ve ticaret ama hep okuyup yorumlayarak, gözlemle geçen yıllar. Dernek ve spor kulübü yöneticiliği. DENGE bunca okunmuştan süzülenlerin paylaşıldıģı zemin oldu. İyi mi oldu kötü mü kararı okur verecek.
Bana sorarsan Emin Aydın bizi tiraj için tatlı bir tuzağa çekiyor. Ama itiraf edeyim ben köşende yer almaktan hoşnut oldum. Dudaklarımda müstehzi bir ifadeyle seni okumaya devam edeceğim. Senin tarzını büyük usta Oscar Wilde’ın dizeleriyle tanımlayıp veda ediyorum.
"Düş gücü bulunmayanların son sığınağıdır tutarlılık, sığ olanların tek sığınağı ciddiliktir. Hiç kimseyi dinleyemem anlatımının hoşluğu ya da konusunun güzelliğiyle beni çekmedikçe. Övülünce alçak gönüllü olurum, ama sövülünce yıldızlara eriştiğimi anlarım."
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.