Çine Atatürk İlkokulunda, okuma yazmayı söker sökmez,kitap dergi ve gazetelerin büyülü dünyasına dalmıştım. Eczanemize günlük gelen Milliyet ve Hürriyet gazetelerini bitirip, komşumuz Ahmet Atay amcanın Cumhuriyeti ile takas edip onu da hatmediyordum.
Belki de o yaşlarıma göre ağır sayılabilecek köşe yazarlarını günlük takip ediyor olmak; bana erken büyümüşüm hissi veriyordu, kimbilir. O yıllardaki kahramanlarımdan Hasan Pulur'un Türkiye'nin en iyi köşe yazarı diye nitelediği Çetin Altan'ın sloganlarından biri de 'Enseyi karartmayın'dı. Ne olursa olsun umutsuzluğa kapılmayın.
Dünyayı yakın takip ediyorsanız ve son 45 yılınız sürekli okumakla geçmişse ,kolay kolay hiçbir şey sizi şaşırtamıyor. Amerika'nın karikatür başkanının Kuzey Kore'nin karikatür lideriyle karşılıklı kayıkçı kavgaları,ya da kısa yoldan zengin olma hayali kuranların Bitcoin manyaklığına şaşırmıyorsunuz.Tıpkı İran'daki özgürlük çığlıkları ile ülkemizde ki sapıkların küçük yaşta kız çocuklarına akıttıkları salyalara da şaşırmadığınız gibi. Her etkinin bir tepki yarattığını bilerek geç te olsa güzel günlere olan inancınızı yitirmiyorsunuz.
Bu arada at izinin it izine karıştığı dönemlerde aslı olmayan demeçler tıpkı milli piyango büyük ikramiye biletini foto shoplayıp ,sonra da pıtırak gibi bitiveren akrabalarla uğraşan şakacılara gülümser gibi hoşça vakit geçirtiyor.Almanya ile nüfusumuzun birbirine yakın olduğunu yazmış birileri lakin aktif çalışan sayımız onların yarısıymış.Oysa köylerde tarlada çalışan ahırda inek sağan,koyun keçi besleyen kayıtdışı milyonlarımız var bizim.
Çok içim karardığında mesela Türkiye nüfusu 90 milyona çıktığında, dünyada da Çin ve Hindistan'daki milyarlar zeytinyağını keşfettiğinde, zeytin ağaçlarının ne kadar değerli olacağını hayal ederim. Dünya enerji ihtiyacı katlana katlana büyürken JES'lere sallamak çok anlamlı değil. Onun yerine yaylara evler yapmanın yolunu bulmalıyız bence.
Organize sanayilere dev firmalar gelmeye başladı ve zeytin toplayacak eleman bulmak gitgide zorlaşıyor. Anadolu'da pek çok yerde hayvan bakıcıları da Suriyeli ya da Afgan. Yunanistan'da da Pakistanlılar topluyor zeytinleri. Kısacası bu devran böyle dönüyor. Ya makinalarla ya da yabancı işçilerle çalışacağız. Çalışan bir şekilde kazanacak, çalışmayanlarda sabahları kahvehaneleri doldurup felsefe yapacaklar.
Ne olursa olsun, iyi şeyler olacak ve bir ustanın dediği gibi "ENSEYİ KARARTMAYACAĞIZ'
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.