Kıbrıs'ta meşhur bir mezedir "PULYA kuşu turşusu". Yakalanan minik kuşlar tüyleri yolunarak, içleri ayıklanmadan, haşlanıp bir tabakta soğumaya bırakılır. Soğumuş kuşlar daha sonra bir cam kavanozun içine yerleştirilir. Üzerlerine sirkeli tuzlu su, defne yaprağı, kereviz sapı ve koruk ilave edilir. Kavanozun kapağı sıkıca kapatılır. Yirmi gün kadar beklenir ve turşunuz servise hazırdır.
Şimdilerde bu kuşları yakalamak yasak olduğundan, turşular tezgah altında hatırlı müşteriler için gizleniyor.
Durup dururken turşu tarifi de neyin nesi dediğinizi duyar gibiyim. Çoktandır kafayı siyasetteki Pulya kuşlarına takmış vaziyetteyim. Hani her dem kendisini fasulye gibi nimetten saydıranlardan bahsediyorum.
Varsayalım bir yerlere aday olmaya niyet ettiniz. İster onseçim ister temayül yoklaması isterse tele anket yapılsın, seçilmenizin yolu pulya kuşlarından geçer. Baştan söylemeliyim ki çok kolay ikna olmazlar kimisinin midesinden kimisinin kalbinden kimisinin de cebinden yakalamak gerekir. Söz verirlerse vaat ettikleri oyun size kullanılacağından şüpheniz olmasın. Zaten beni şaşırtan da bu, bunu nasıl becerilerini anlamıyorum. Diyelim ki gönül verdiğiniz bir parti var, gidip kaydoluyorsunuz. Buraya kadar sorun yok ama delege olmak isterseniz bu pulya kuşlarından icazet almak lazım. E tabii icazetle delege olunca önseçimde ona göre oy kullanmak gerekiyor.
Aday adayları köy köy mahalle mahalle gezip kendilerini tanıtıyorlar. Seçilirlerse nasıl iyi bir vekil olacaklarını anlatıyorlar ama son tahlil de gidip bu delege ağaları ile pazarlık yapmaları şart. Seçim günü sandık bölgesi cebinde şifreli listelerle gezen insanlarla doluyor. Hatta bir grup delege son dakikalara kadar oy kullanmadan bekliyor. Hani pazarlıklar ve hesaplar değişirse şifre de değişir diye.
Sistem böyle çalıştığı için daha partiye kaydolurken acaba hangi pulya kuşuna yakın diye gözler üzerinizde olur. Bu çarpık sistemi tüm üyelerle ve hakim nezdinde yapılan seçimler düzeltebilir.
Bu üyelerle yapılan seçimler yaygınlaştıkça pulya kuşlarından turşu yaparlar yiyen olmadığı için de tezgah altında çürümeye terk ederler.
İşte o vakit demokrasiden söz etmeye başlayabilirsiniz.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.