Takip Et
  • 4 Şubat 2015, Çarşamba

Merhaba

Beni iyi tanıyan dostlarım eminim 'Bir bu kalmıştı uğraşmadığın' diye düşünüyorlardır. Öyle ya; dernek yöneticiliği, Aydınspor 1923 yöneticiliği, çiftçilik, doktorluk, telekom bayiliği, tüp bayiliği v.s v. s... Hangi taşı kaldırsanız altında ben..

Ama yapacak bir şey yok pek çok işle meşgul olmak sanırım benim fıtratımda var. Çok sevdiğim kitap okuma işini de böyle götürüyorum. Aynı anda başucumda 4-5 kitap. Her birinde birer ayraç. O akşam canım hangi mevzuya odaklanmak isterse onu elime alırım. Bu Phil Jackson NBA anıları da olabilir, bir Ahmet Ümit romanı da. Kimi zaman MESNEVİ ile soluklanırım, kimi zaman Aydın Boysan üstadın hınzır kalemiyle keyiflenirim.

Anneme orarsanız, iflah olmaz bir hiperaktif olduğumu düşünüyor. 'O zamanlar ne bu teşhis ne de tedavisi bilinmiyordu, o yüzden sen böyle yetiştin' dedi bana. Ancak bana bugün gelseler ve tıp dışında hangi meslek deseler hemen hukuk, öğretmenlik ve gazetecilik derim. Hukuk ve öğretmenlik sevdam başlı başına başka yazı konuları olabilir.

Ama gazetecilik; yaz kış yağmur çamur demeden haber peşinde koşan insanlar, ulusal basında bir haberi kendi imzasıyla yayınlansın diye yanıp tutuşan gençler. Belli bazı isimlerin dışında, ucu ucuna gelirlerle geçirilen bir ömür. Kimi zaman savaş meydanlarında bir kaza, kimi zaman haber peşindeyken yakalayan bir kalp krizi, bazen de suikastlarla gelen ecel...

İnanılmaz şövalye ruhlu insanlar bence. Aydın’da Aydınspor kongresinde göreve talip yok, bir bakmışsınız basın emekçileri listeyi hazırlayıp varız demişler. Aydın'ın sorunlarına siyasetçilerden bile daha fazla hakim olan bu insanlar yeri geldiğinde en cesur soruları sorup kendi yorumlarını da köşelerinde paylaşmaktan çekinmiyorlar. Amerika'da Watergate skandalını ortaya çıkartan da gazeteci , Wikileaks belgelerini yayınlayanlar ya da kaçak göçmen dramlarını bizlere duyuranlar da hep gazeteciler.

İşte bu basın dünyasının bana göre çok önemli bir bileşeni de yerel basın ve onun emekçileri. Yurtdışında yaşamış olanlar bilirler, neredeyse her mahallenin ayrı bir gazetesi çıkar. Ve ister okul formasıyla sayı atın ister kilise korosunda şarkı söyleyin yerel basında haber olmak haklı bir gurur kaynağıdır. Hatta filmlerde Vahşi Batıda bile basılan yerel gazeteleri görürüz. İşte tüm bunları alt alta eklediğimde, sevgili DENGE yönetiminden gelen 'Yazar mısın?' teklifini gururla kabul ettim. Yıllar içerisinde dağarcığımda birikenleri paylaşma fırsatı diye düşündüm.

Tabii baştan deklare edelim ki; ben profesyonel bir basın çalışanı değilim. Ne okullu ne de alaylı bir kariyerim de yok. Bu işe ömrünü adamış dostlara saygısızlık etmek istemem. Bu köşede kimi zaman uluslararası basından bir makale alıntılamak, kimi zaman spor ve sağlık ve tabii Aydınlının olmazsa olmazı siyasi arenaya arada bir göz atmak, hedefim bu. Özellikle hiçbir siyasi oluşum ya da gurupla ilgim olmadığından biraz nalına biraz da mıhına yazarsam darılmaca gücenmece olmasın.

Bu anlamda köşemin adını da 'Plasebo' koydum. Tıpta asıl ilacın yerine verilen bir tür feyk ilaç. Kimi zaman tuzlu su kimi zaman da pudra şekeri. Ama genelde hastayı rahatlatıp kendini iyi hissetmesini sağlayan şey…

Gerçek bir kalem üstadı olamasak ta birazcık benzetmeye çalışırız diye düşünüyorum. Umarım bu köşede paylaştıklarım 'Baki kalan kubbelerinizde hoş sadalar' bırakır.

Sağlıcakla!!! 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.