Takip Et
  • 10 Aralık 2014, Çarşamba

Osmanlıca ve jeotermal

Gece yarısı “Ceylanpınar’da üç asker Suriye sınırından açılan ateş sonucu şehit oldu” şeklinde geçilen son dakika haberi, sabah farklı bir boyut kazanıyor. Cinnet geçiren bir askerin, iki arkadaşını vurduktan sonra intihar ettiği anlaşılıyor.

Milletçe geceden sabaha kadar teröre, teröre fırsat verenlere, çözüm sürecine lanet okuyoruz.

Bu olay bile gecesi başka sabahı başka bir ülkede yaşadığımızı ve çok çabuk gaza geldiğimizi anlatmaya fazlasıyla yetiyor.

Ülkede bir diğer gündem maddesi de Osmanlıca. Daha Türkçe’yi bile doğru dürüst konuşamazken, bir anda hepimiz Osmanlıca profesörü kesiliveriyoruz.

Yunanistan’da gazetelerin okurlarına Türkçe eğitim seti verdiği bir dönemde ve Kürtçe eğitimin serbest bırakıldığı bu ülkede, ‘Osmanlıca da öğrenilecek ve öğretilecek’ diyenlere delleniveriyoruz.

Memleketin öncelikli meselesi elbette ki Osmanlıca değil. Bunun adı düpedüz gündem değiştirmektir ve başka bir izahı da yoktur.

Her lisan bir insansa, Osmanlıca’dan korkmaya, geri durmaya da gerek yok. Ama devlet zorbalığı ile değil.

Başımızı kıçımızı örtüp, huşu içinde ve hiçbir şey anlamadan öylesine dinlediğimiz Süleyman Çelebi’nin yazdığı mevlidin “Merhaba” bahrinde;

“Yaratılmış cümle oldu şâdumân

Gam gidip âlem yeniden buldu cân

Cümle zerrât-ı cihân edip nidâ

Çağrışuben dediler kim merhabâ…”

Sözlerinin ne manaya geldiğini bilsek, ne kaybederiz?

Şimdi Türk Milleti’ne Osmanlıca’yı öğretmeye çalışmak neyse, Aydın Büyükşehir Belediye Meclisi’nin jeotermal enerjiyi en verimli şekilde değerlendirmek için komisyon oluşturması da aynı şeydir.

Yabancı yatırımcılar Aydın’da yıllardır jeotermal enerjiden para kazanırken Aydınlıların 2015’in arefesinde böyle bir komisyon kurması, merhum Vali Recep Yazıcıoğlu’nun kemiklerini bir kez daha sızlatmaktan başka bir işe yaramaz.

Aydınlıların jeotermalle ısınamayacağı ve yenilenebilir bu doğal enerji kaynağını verimli bir şekilde kullanamayacağı, bize Osmanlıca öğretemeyecekleri kadar şaibesiz bir gerçektir.

Benim böyle bir yazı yazmam da, tamamıyla abesle iştigaldir.

Yani bugün sözde 'Dünya İnsan Hakları Günü' olması gibi... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.