Takip Et
  • 9 Mayıs 2015, Cumartesi

Urfa ‘Sıra’dan bir şehir değil

Gazeteciler Konfederasyonumuzun 3. Başkanlar Kurulu Toplantısı için 3-4 ve 5 Mayıs’ta, Balıklı Gölü ile de meşhur, peygamberler şehri Şanlıurfa’daydık.

Programın yoğunluğundan mı yoksa bizim bahtsızlığımızdan mı bilmem, Ege Gazeteciler Federasyonumuzun Genel Başkanı Mehmet Abdioğulları ile birlikte Balıklı Gölü, Hz. İbrahim ve Hz. Eyyüp peygamberlerimizin mekanlarını göremeden, Urfa’dan dönmek zorunda kaldık. Belki de Urfa’ya tekrar gitmemize vesile olması için Yüce Mevla’nın bir takdiriydi bu…

Urfa’ya varmadan önce, Malatya Darende’de 19 yıl sonra görüştüğümüz asker arkadaşım Celalettin Aşlamacı ile birlikte gerçekleştirdiğimiz Somuncu Baba ziyaretimiz, Güneydoğu gezimizin manevi eksikliğini bir nebze olsun gidermiş oldu.

Urfa’da Türkiye’nin dört bir yanından gelen meslektaşlarımıza “Çözüm Süreci” de anlatıldı. Bizim buralarda “Çözülme Süreci” olarak lanse edilmeye çalışılan olgunun, aslında Urfa’da uzun yıllardır bir “Kenetlenme Süreci” olarak yaşandığına ve yaşatıldığına tanıklık ettik.

Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı ve Manisa Eski Valisi Celalettin Güvenç’in anlattıkları ülkemizin bölünmez bütünlüğü ve geleceğine dair umutlarımızı artırırken, Türkçe bilmeyen bir annenin evladı ve Kürtçe bilmeyen bir kadının eşi Prof Dr. Mazhar Bağlı’nın, ilk görev yeri Tokat’ta yaşadığı bir anısı gözlerimizden yaşlar süzülmesine neden oldu.

Urfa’daki sıra gecelerinin ‘vur patlasın, çal oynasın’dan ibaret olduğunu sanırdık. Bunun böyle olmadığını, yani Sıra Gecesi’nin eğlenceden ibaret ve Urfa’nın sıradan bir şehir olmadığını, ailesinin bir bölümü Aydın’da yaşayan Haliliye Belediye Başkanı Fevzi Demirkol’un heyetimiz için düzenlediği ve Urfa’nın sofra kültürünün de tanıtıldığı akşam yemeğindeki açıklamalarından öğrendik.

Henüz kazılan yüzde 10’luk bölümüyle bile tarihteki ilk toplu yaşamın merkezi kabul edilen 12 bin yıllık Göbekli Tepe de Urfa’nın ‘Sıra’dan bir şehir olmadığını anlatmaya fazlasıyla yetiyordu.

Suruç’ta Suriyeli misafirlerin barındığı çadır kent bu ülkenin ne kadar büyük olduğunu gösterirken, uçsuz bucaksız ve her biri özenle işlenmiş fıstık tarlaları da Urfalıların ne kadar çalışkan olduğunu ortaya koyuyordu.

Belediyesi HDP’li olan Halfeti’de, Atatürk Barajı’nın sularının yükselmesiyle oluşan Saklı Cennet’te konuklara büyüleyici tur yaptıran teknelerde dalgalanan ay yıldızlı şanlı Türk Bayrağı’mızın, türlü tahrik ve kışkırtmalara rağmen bu ülkedeki tüm kesimlerin ortak sembolü olduğuna bir kez daha tanıklık etmenin gururunu yaşadık.

‘Doçentlik’ titrine sahip AK Parti Şanlıurfa Milletvekili ve Adayı’nın, “Zeynep Karahan Uslu’nun Aydın’dan aday gösterilmesi Urfa için bir kayıp değil mi?” şeklindeki soruma verdiği, “Hayır. Ama Aydın için bir kazançtır” yönündeki cevabı, beni derin düşüncelere sevk etti ve Urfa’nın ‘Sıra’dan bir şehir olmadığını bir kez daha anlamama ve kabullenmeme vesile oldu.

Kısıtlı bir sürede Urfa’yı tüm yönleriyle bizlere tanıtmaya çalışan başta Güneydoğu Anadolu Gazeteciler Federasyonumuzun Genel Başkanı Mehmet Talat Akay ve Şanlıurfa Gazeteciler Birliği Başkanımız Veysel Polat ve değerli eşleri olmak üzere, tüm meslektaşlarımıza ve bu güzel organizasyona katkı sunan, eşsiz misafirperverlikleri ile bizleri konuk eden tüm Urfalılara yürekten teşekkürler.

Urfa’da, Aydın’ımızın tanıtımını belki tam anlamıyla yapamadık. Fakat “09” plakalı aracımızın, Dedeman’ın otopark görevlilerince 3 gün boyunca otelin ana giriş kapısında tutulması, organizasyon için çekilen hemen her fotoğrafta yer almasına, sosyal paylaşım sitelerinin yanı sıra yurdun dört bir yanındaki gazetelerde yayınlanmasına ve bir nevi Aydın’ın gizli reklamına vesile oldu. Reklam olmasın diye, Kazım Aksoy’a teşekkür etmiyorum.

Urfa’da veteriner hekimlik yapan bizim köyün gençlerinden Sabri Aydoğdu ve sevgili eşi ile otelimizin lobisinde yaklaşık bir saatliğine de olsa görüşüp hasret giderme imkanı bulduk. Kuzenimin oğlu, Akçakale’de görev yapan Türkçe Öğretmeni Fatih Aydın’la, Harran gezimizin iptal edilmesi nedeniyle görüşme imkanı bulamadık. Nasip olur da burnumuzun dibinde olmasına rağmen göremediğimiz Balıklı Gölü ve diğer kutsal mekanları görmek için yolumuz tekrar Urfa’ya düşerse, belki telefonda ‘yeter ki gönüller bir olsun’ diye birbirimizi teselli ettiğimiz Fatih Hoca ile de buluşuruz.

Urfa ile ilgili bunca anlattıklarımdan sonra, belki haklı olarak “Urfa’da gazetecilik adına hiçbir şey yapmadınız mı? Meslektaşlarınızın sorunlarını konuşup, çözüm üretmediniz mi?” diyeceksiniz.

Bu soruyu ‘Sıra’dan bir cevapla geçiştirmek, sanırım en doğrusu olacak;

“Kelin merhemi olsa…”

Başta şehitlerimizin anneleri ve bu topraklarda barış ve huzurun egemen olması için hep dua eden muhterem annelerimiz olmak üzere, tüm annelerin günü kutlu olsun.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.