1 Kasım seçimlerine yaklaşırken ülkemizin istikrarına kasteden ihanet çeteleri, tekrar sahneye çıktı. Biz bu filmi 7 Haziran seçimleri öncesi de Suruç’ta, daha sonra Diyarbakır’da görmüştük. İhanet çeteleri ülkemizin istikrarını bozmak adına, onlarca insanımızı kalleşçe bomba ile öldürmüşlerdi. Ülkemizin gelişmesi istemeyen yerinde sayıp batının verdiği ile yetinen, batının emrinde, iç karışıklardan başını kaldırmayan bir ülke olması, bir kısım batılı ülkelerin her zaman istediği şeylerdir. Sevgili dostlar! Öyleyse çok dikkatli olmamız, inadına birbirimize sarılmamız, birlik olmamız ve düşmanların hamlelerini boşa çıkarmamız gerekir. Siyasi görüşümüz ne olursa olsun, inadına istikrar dememiz, çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği için önemlidir diye düşünüyorum.
İslam ülkelerini darmadağın eden, Müslümanları birbirine boğazlatanlar, son kale olarak gördükleri ülkemize gözlerini dikmişler, içimizden satın aldıkları ihanet çetelerini de kullanarak bizleri birbirimize kırdırmak istiyorlar.
Bize düşen akıllı olup birbirimize daha sıkı sarılmamız ülkemizin geleceği için önemlidir.
7 Haziran seçimlerinin ardından, Selehaddin-i Eyyubi son istasyonda durduruldu diye gazetelerinde manşet attırtan dost dediğimiz ülkelerin istikrarımıza kastettiklerini görelim artık.
Bir süre önce devletimizin terör örgütünün üstüne gitmesine kızıp, Bodrum Cizre’ye uzak değil diyen güya siyasetçileri bir hatırlayın lütfen. Yine bir süre önce terör örgütü elebaşlarından Karayılan mıdır, sarı yılan mıdır, kırmızı yılan mıdır neyse yılanın Kandil’den tehdit savurup devlet üstümüze gelirse metropollerde bomba patlatırız tehditlerini hatırlayalım.
Ankara’nın göbeğinde canlı bombanın patlatılmasının öncesinde meydanın bir köşesinde ‘’Bu meydan kanlı meydan’’ diye halay çekenlerin mutlaka sorgulanması, meydanın kanlı meydan olacağını nereden bildikleri sorulması gerekir. Olay olmazdan önceki gece Ankara’da bomba patlayacak diye twit atanlarda mutlaka bulunmalıdır; bulunmalıdır ki gerçek failler ortaya çıkarılabilsin.
Artık sözün bittiği yerdeyiz; yüze yakın insanımız hunharca öldürüldüğü, yüzlerce insanımızın yaralandığı patlamanın ardından, terör örgütlerine toz kondurmayıp katil devlet diyen ülkenin Cumhurbaşkanlığına, Başbakanlığına talip olan bir genel başkan ülkemiz için ne yazık ki büyük talihsizliktir.
Bir de bir gün sonra patlamada ölenleri anmak için topladıkları kalabalığın önünde kol kola girip ‘’Hıçkıra hıçkıra’’ gülenlerin sevinçlerinin medyaya yansıması bir yana, patlamanın ardından canlı yayın yapan bir paralel televizyon kanalının muhabiri canlı yayında provokatörler de var demesinin ardından hemen yayından alınmasına ne demeli? Yazıklar olsun.
Aziz milletim uyanık olalım, yanı başımızdaki Suriye’yi gözümüzün önüne getirelim. Onların sığınacakları Türkiye gibi bir liman var; eğer bizi birbirimize düşürmeye muvaffak olurlarsa, oyuna gelip birbirimize düşersek, bizim sığınacak bir limanımız yok. Bir olmamız, beraber olmamız, iri olmamız, diri olmamız ve istikrara sahip çıkmamız çocuklarımızın, torunlarımızın geleceği için elzemdir diye düşünüyorum.
Batılıların İslam coğrafyasını dizayn etmelerinin üzerinden tam 100 yıl geçti, yeniden İslam coğrafyasını dizayn etmek isteyenlerin oyununa gelirsek, İslam’ın son kalesi olan ülkemizin bitişini göz yaşlarıyla seyrederiz. Maalesef bazı örgüt ve sendikaların her yıl ülkemizi yangın yerine çevirecekleri, bir 10 Ekim’imizde hayatımızdaki yerini almış oldu.
Milli şairimiz Mehmet Akif ERSOY sanki bu günü görerek ne güzel söylemiş.
Artık; ey millet-i merhume, sabah oldu uyan !
Sana az geldi ezanlar diye ötsün mü bu çan?
Ne Kürtlük, ne de Türklük kalacak, aç gözünü !
Dinle Peygamber-i Zişan'ın İlahi sözünü.
Veriniz başbaşa; zira sonu hüsran-ı Mübin, Ne hükûmet kalıyor ortada, billahi ne din !
"Medeniyet !" size çoktan beridir diş biliyor; Evvela parçalamak, sonra da yutmak diliyor.
Ne bu şuride siyaset, ne bu fasid dava?
Görmüyor gittiği yanlış yolu, zannım, çoğunuz...
Size rehberlik eden haydudu artık kovunuz!
Bunu benden duydunuz, ben ki evet, Arnavut'um...
Başka bir şey diyemem... İşte, perişan yurdum..."
(M.Akif Ersoy / Safahat)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.