Enerji ve ya tarım – sanayi veya tarım konusunda seçim yapamayız. Tarım olmadan enerjinin olması veya tarım olmadan sanayinin olmasının hiç önemi yoktur. Yani gıda olmadan hayatımızı idame ettirmek mümkün değildir. Öyleyse tarımı, enerjiyi, sanayiyi dengeli götürmek zorundayız. Bazı insanlarımız vardır, yani kadrolu hayırcılar, nükleer santrale hayır, hidro elektrik santrale hayır , termik santrale hayır diye yırtınanların açıkça enerjiye hayır demeleri daha dürüstçe olur diye düşünüyorum. Bu hayırcıların doğalgaz santrallerine hayır dediklerini hiç duymadım.En pahalı enerji, olmayan enerjidir, ikincisi de doğalgazla üretilen enerjidir. Doğalgazla üretilen enerjide hem dışa bağımlısınız hem de en pahalı enerjiyi kullanıyorsunuz. En pahalı enerjiyi kullanan sanayinin rekabet şansı olur mu? Bu hayırcı dostlarımız kime hizmet ettiklerini bir daha düşünmeliler. Gelelim asıl meselemize. Bundan yaklaşık kırt yıl öncesine bir yolculuk yapalım, atmışlı yaşta olanlar hatırlayacaklardır. Menderes Nehri'nden balıkçılar 20-30 kiloluk yayın balıkları tutarlardı. Nazilli Hayırsevenler Çeşmesinin yanına getirirler, müşterinin isteğine göre dana budundan keser gibi kesip tartarak müşteriye verirlerdi. Belediye düğün salonunun altında Eğridir lokantasında Hacı Etem Amca her perşembe günü yayın balığı kızartması yapar, müşteriler afiyetle yerdi.
Sevgili dostlar o yayın balıkları nereye gitti. Bilhassa yazın çoğu zaman Menderes'ten suya benzer haki renkte bir mayi akar, yani zehir akar, o zehrin içerisinde balık yetişir mi? O haki renkte akan su ile çiftçilerimiz sebze ve meyvelerini sular bizde o sebze ve meyveleri alır çocuklarımıza yediririz. Yani çocuklarımıza zehir yediririz. Sanayiden vazgeçemeyiz, ancak arıtma tesisleri var mı? Olanlar çalışıyor mu? Güzergâhtaki belediyelerin arıtma tesisleri var mı? Olanların çalışıp çalışmadığı kontrol ediliyor mu? Kontrol ediliyorsa neden menderesin suyu yazın haki renkte akar nende Menderes Nehri'nde canlı yaşamaz izah edilmelidir. Denizli ve Aydın illerimize yüce yaradan termal su gibi bir nimeti bahşetmiş. Bu nimeti gerektiği kullanmamız, insanlarımızın yararına sunmamız gerekir. Bu kaynaklarla sehirlerimiz ısıtılabilir, seralar ısıtılabilir ve seralardan daha ucuza ürün elde edilebilir, ancak bölgemizde termal su ile ısıtılan sera hiç duymadım. Termal suyun çıktığı yerde, termal su ile çalışan elektrik santrallerinin yanı başında seraların kömürle ısıtılmasının izahı yapılmalıdır. Evet, termal su ile elektrik elde edelim ama bu termal sıcak suyun seralarda da kullanılıp tekrar deşarj edilmesi güzel olmaz mı? Birde termalle çalışan santrallerin bulunduğu yerlerdeki derelerden akan sıcak suların, derelerden çıkan buharların, sorumlular tarafından izahı yapılmalıdır. Merak eden Kuyucak’dan Pamukören tarafına giderken akan dereye baksın. Bu kükürtlü buharların bitkilere, ağaç ve meyvelere etkisi nedir, derelerden akan sıcak kükürtlü suyun menderese karışıp menderesten sulanan toprakların çoraklaşmasına etkisi nedir, ilgili ve yetkililerin halkımızı bilgilendirmesini bekleriz. Netice olarak hem enerjiye hem sanayiye hem de tarıma, gıdaya ihtiyacımız var, ancak hepsini dengeli ve kuralına uygun şekilde götürmek zorundayız.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.