Bugün hayalinizdeki kente girdim, boyalı.
Güvenliği göz kırpmadan sağlanıyor.
Evlerin hepsi müstakil, bahçeli.
Her gün bedavaya çeşit çeşit yemek veriliyor halk restoranında, kimse aç uyumuyor.
7/24 ücretsiz dağıtılan su, çay, kahve eşliğinde muhabbet ediliyor dostlarla kent meydanında.
Yatak, ayakkabı, traş köpüğü, tablet neye ihtiyacın varsa markette bedava!
Beden sağlığın, ruh sağlığın, diş sağlığın 2 adım ötenden kontrol altında.
Öyle bir kent.
Her gün güncellenen kütüphanesi, çocuklar için özenle hazırlanmış gösterileri,
Eğitimleri aksamasın diye gözlerinin içine bakan gönüllü eğitmenleri
Hepsi orada, kentlilerin mutluluğu için kimi zaman uyumuyorlar
Ve sadece vicdan rahatlığına çalışıyorlar.
Gel gelelim, kentliler mutsuz.
Alışageldikleri düzen farklılaştığından huzursuz hissediyorlar.
Kendi istekleri ile değil, zorunluluktan orada olduklarından rahatsızlar;
‘Kader’ diyorlar.
Memnun oldukları ve sürekli dile getirdikleri yegane şey
Onlara bu hizmetleri sağlayan genel / yerel yönetimlere duydukları şükran.
Tabi ya, gözünü sevdiğimin politikası.
Kötüyü yaşatmadan, ‘iyi’ kazandırır mı?(!)
Kâr/zarar üzerinden biçimlendirilmiş insan hayatları…
'Fırsat'a çevrilen çadırkentin kurban edilmiş, güzel yürekli halkı.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.