Takip Et

TABUTUMUN KIRMIZI KURDELESİ

Benim aklım alıyor da ruhum almıyor bu olanları. Meslek disiplinlerimiz içerisinde sırtımızı dayadığımız bilim, teknik ve hukuka duyduğumuz güvenle yıllardır uyardığımız, eleştirdiğimiz ve çözüm önerileri sunduğumuz sorunların, birikip büyüyüp bugün koca bir enkaz olarak vatandaşın sırtına çökmesini asla kabul etmiyorum. Yıllardır 2 artı 2 nin karşısına yazdığı 3’ü alıp beyinlerimize saplayan zihniyetlerin esiriyiz. Akılları uyuşturmaya yönelik bu sistematik saplamanın karşısında bedeli binlerce canla, milyonlarca yürekle ödenmiş bir uyanış var artık. Bu uyanış, bir elinde ekmek arası beton parçası, bir elinde hançer demir, dişlerinin arasından kan akan, bunca yıldır yedikleri içtikleri ile devasa boyutlara ulaşmış bir zihniyeti temsil eden bölüm sonu canavarına karşı. Canımız kırmızı alarm verirken gireceğimiz bu çekişmenin sonunu merakla beklerken, yeni darbeler almaya devam ediyoruz.

 

***

 

Ne oldu biliyor musunuz? Tüm bu kokuşmuş cehalete rağmen, kişisel kazanımlar için doğa ile girilen savaşta öne sürülen canların çürümüş bedenleri ortadayken, yeni bir cephe daha açtılar. Başkaca afetlerin ateşinde kavrulmak, sularında boğulmak, toprak yığınına gömülmek, aç ve bitap düşüp can çekişmek üzere üniformalarımız giydirildi bugün. Senin, benim, doğmamış çocuğunun kader planı çizildi bugün(!). Öyle balonlarla, şarkılarla, alkışlarla kazma vurulan mezara yarın girerken karşımızda hiçbir muhatap bulamayacağız. Onlar ceplerindekilerle çoktan gitmiş olacaklar...

 

*

 

Deprem nedeniyle oluşan bu krizi bastırmak için alelacele ohal kararnameleriyle çıkarılanlar; başkaca krizlerin altlığını oluşturuyor. Olay seni beni bizi değil, günü kurtarmak olunca, geleceği ateşe atmaktan bir adım geri durulmuyor. Nasıl ki ekonomik krizi, inşaat sektörü üzerinden bastırmaya çalışırlarken bilim ve akıl yok sayıldı, o günü kurtarmak için binlerce insan göz göre göre bugünkü enkazın altına koyuldu, şimdi de aynı zihniyetle yeni bir adım daha atıldı.

Ekonomik krizi ve insanların barınma sorunlarını, asla olmaması gereken yerlere imar izni vererek, ‘proje denetimleriyle zaman kaybetmeye son’, ‘mimar mühendis imzalarıyla prosedür arttırmaya son’ sloganları kullanarak çözmeye çalıştılar, riskli olduğu için yıkım kararı çıkan yapılar dahi affedilerek ‘helalleşildi’… Tüm kriz titizlikle yöneticilerin lehlerine çevrildi. Üstelik tüm bunlar güzel bir şeyler oluyormuş gibi toplumu kandırmak için sevinçle ilan edildi, akılların uyuşturulmasıyla ilmek ilmek işlendi. Uyuşmayanlar, uyardılar. Ancak saf dışı bırakılarak cezalandırıldılar.

 

*

 

Bugün de aklı, bilimi, hukuku rehber edinenler olarak uyuşmadık, uyarıyoruz; ‘ohal ilan edilen illerde yerleşme ve yapılaşmaya ilişkin bir takım düzenlemeler’ olarak karşımıza çıkan kararname maddeleri, cinayet aletlerinin yasallaştırılmasından başka bir şey değil. KARŞI DURUN. Bir kişinin A4 kağıt üzerinde işaretlediği yere konut yapılmasının önündeki tüm teknik ve hukuki engeller bu kararname ile yok sayıldı. Bu yok sayma her gün, günü kurtarmak adına çıkarılacak sayısız bilimdışı uygulamaya kapı araladı. Tarım alanları, orman, mera ve sulak alanlar, kıyı alanları sorgusuz sualsiz inşaata açıldı! Bu açılış yangın, heyelan, tsunami, iklim krizi, salgın hastalıklar gibi binlerce can alacak başka afetlerin, geri dönüşü olmayan sosyal ve toplumsal sorunların temelini atmak demektir.

 

***

 

Yani değerli okurlar, tarih tekerrür ediyor: İçinde bulunulan krizi kendi lehlerine çevirerek bastırmak için sadece depreme dayanıklılık üzerinden bir politika yürütülmesini, “Hemen binlerce konut yapacağız!” süslü sloganlarını, balonlarla, şarkılarla, alkışlarla karşılıyorsanız, yarın sevdiklerinizi koyacağınız tabutun kırmızı kurdelesini bugün kesiyorsunuz demektir. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.