28 Temmuz’dan bugüne güzel ülkemin ciğerlerini yavaş yavaş söndüren yangının ilk dakikasından itibaren, klavyesini eline alan herkes bir sorumlu tayin etmeye başladı. Twitterdan birbirlerini ‘sorumlu’ olarak atıyor başkanlar, bakanlar, vekiller…
*
Bir yandan can çekişirken, bir yandan da sorumluların kim olduğuna yönelik bakışımız gelişiyor. Büyük nimet.
Yetkililer, ağzından ateş saça saça yangınla mücadele ediyor.
Yangının dinmesi için 1 çaba harcıyorsa, laf takip etmek için 2, laf üretmek için 3 çaba harcıyor.
Herkes kendi -cephesinden- kin kusuyor, bizim midemiz bulanıyor.
Bu da bizim yıllardır süren yangınımız, sönmüyor.
*
Toprağı kanla sulanmış vatanı için yüreğini ortaya koyup, zaten binbir alın teriyle kazandığı 1 lokma ekmeğini paylaşarak; canını dişine takacak 85 milyonu olan bir toplum için ne büyük kayıp bu zihniyetler. Böyle bir topluma sahip olduklarında dünyaya hükmedebilecekken diğerleri, bizimkiler kendi küçük hesapları için, bu toplumu birbirinden koparmaktan, birbirine düşman etmekten çekinmez, aksine bu ortamdan beslenirler.
Ben, canım kardeşim, sana kin besledikçe, biz kaybederiz, onlar kazanır.
Bu kazancın gram gram, kuruş kuruş hesabını yaparlar.
*
Bugün aynı masada en yetkilisi, en bilgilisi, iktidarı, muhalefeti bir araya gelip, “Yeşil cennetimiz için birlikteyiz, devletimiz ve partilerimiz tüm gücünü birleştirdi, var gücümüzle bu ateşi en kısa sürede söndüreceğiz” dedikleri an ve hele bunu faaliyete geçirdikleri an neler olurdu, şimdi neler oluyor, peki neden? Bir düşünün. Nasıl acizlik…
Yarın, yine aynı masada, yangını söndürüp de yaralarımızı sarınca verelim kavgamızı, ama mertçe. Eleştirelim birbirimizi, giderelim eksiklikleri. Tekrarı yaşandığında binde bir hasar dahi oluşmayacak hale gelene kadar tüketelim nefesleri. Ama bugün değil, yarın.
*
İsteriz, ama yapmazlar. Çünkü onlar için tam da bu an, can çekiştiğimiz an, yana yana tükendiğimiz an ‘değerli’dir. Çünkü tam da bu hassas an -kazanım elde etmeleri için- en ‘verimli’ andır; tam da şimdi konuşurlar. Ne yazık.
Bu yüzden yarın konuşmayacakları gibi, dün de konuşmadılar. Çünkü dün konuşsalardı, bu kadar kayıp vermeyecektik ve bu verimli kazanım anına ulaşamayacaklardı. Hiçbiri.
Biri yine de, illa bir ‘sorumlu hikayesi’ anlatacaksa, yangınla mücadelede yetersizliğin dün neden konuşulmadığının sorumlusunu anlatsın. Bugün konuşulan her eksiklik, bunun –zamanında- tespiti ve giderilmesi için mücadele vermeleri üzerine, iktidarından muhalefetine koltuklarına oturttuklarımızın sorumluluğundadır.
*
Böyle bir tabloda, ciğerlerimizle birlikte geleceğe dair umutlarımız da yanarken…
Ülkenin dört bir yanından tek yürek olmayı bilen, ateşin içinde ve ya kilometrelerce ötesinde, birlikte canı pahasına mücadele eden; yardımlaşma ve dayanışmayı ateşlerken, ormanlarımıza ve içimize tonlarca su serpen uzman görevlilere ve vatandaşlarımıza ne kadar minnet duysak az. İyi ki varsınız. Böyle bir toplumun parçası olmaktan onur duyuyorum. Eminim en kısa sürede sönmeyen yangınları dindirip, sımsıkı sarılarak dindireceğiz tüm acılarımızı, canım kardeşim, sadece sen ve ben, hesaplardan uzak, tüm yaralarımızı saracağız.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.