Biliyorsunuz Nazilli Belediye Başkanı Kürşat Engin Özcan, 14 yıllık MHP üyeliğinden istifa ederek 2017’de İyi Parti’ye geçmiş ve 2019’da İyi Parti’nin adayı olarak Millet İttifakı desteği ile oturabildiği başkanlık koltuğundayken de geçtiğimiz ay Ak Parti’ye geçerek kendi ifadesiyle ‘Sayın Cumhurbaşkanının emrine girmişti’. Bu durum çokça tartışmayı beraberinde getirdi.
*
Siyasi bir kimliğim yok, burada salt bir siyasi değerlendirme de yapmayacağım. Nitekim, her mecrada insanlar kendi karakterlerine yakıştırdığı şekilde hareket ediyor, geleceğini ön gördüğü övgüler ve hakaretler arasında toplumsal ya da kişisel menfaat sağlayabileceğini/sindirebileceğini düşündüğü bir konumda pozisyon alıyor. Bu nedenle siyasi parti değiştirme hareketi de, herkesin kendi değerleri çerçevesinde tartışılabileceği ama evrensel olarak doğru/yanlış sonucunun elde edilemeyeceği bir konudur bana göre. Ancak mevzu doğrudan vatandaşın oyuyla elde edilen bir konum olunca elbette ki durum farklılaşır.
*
‘Bağımsız’ değil de ‘parti bağımlı’ bir aday olarak koltuk talep ettiğinde, vatandaş koltuğu –sana- değil -parti bağımlı sana- verir. Dolayısıyla koltuğa oturduktan sonra o bağı koparmak ve buna rağmen koltukta oturmaya devam etmek, demokrasiyi yamultarak vatandaşı aldatmak anlamına gelir. Artık vatandaşın koltuğunda vatandaş istemeden oturur haldesindir; demokrasinin onurlu koltuğu zorbalıkla kirlenmiştir. Vatandaşın aynı koltuğa getirdiği İyi Parti’yi o koltuktan demokratik olmayan yollarla indirmek bir çeşit darbedir; dünyanın hiçbir yerinde kabul görmez ve hiçbir ‘değer’le açıklanamaz. Bu gerçek, Ak Parti bağıyla seçilen bir belediye başkanının İyi Parti’ye geçmesi durumunda da değişmez. Bu artık siyaset üstü bir konudur ve hangi partiden olduğu farketmeksizin her vatandaşın birbirinin demokratik seçimine yapılan bu darbeye karşı durması gerekir.
*
Özetle, Sn. Özcan’ın parti değiştirmesi kimilerince doğru kimilerine yanlış olarak değerlendirilebilir, bu türden her değerlendirmeyi saygıyla ve ilgiyle dinliyorum. Ancak hiç şüphesiz ‘doğru’ olan; Belediye Başkanlığından onuruyla istifa edip, önümüzdeki yerel seçimlerde mensubu olduğu partinin adayı olarak vatandaştan yeniden koltuk talep etmesidir. Şuanki tabloyu başta kendisi olmak üzere hiçbir cumhuriyet insanının vicdanında sindiremeyeceğini düşünüyorum.
*
Ak Parti, 2019’da ‘muhalefet partilerinden yaklaşık 100 dolayında il ve ilçe belediye başkanını transfer etmek planı’nı dönem hareketi olarak ilan etmişti. Halkın iradesine çok da sahip çıkmayacağını düşündüğü belediye başkanlarını gözüne kestirerek tabiri caizse avladı, avlıyor. Elbette Nazilli örneğinde de bu hareketin hizmetinde, gelecek yerel seçimlerin kapsamlı planları ile muhalif partiden büyük bir ilçe belediye başkanını Ak Parti safına almak, Aydın Ak Parti Teşkilatının siyasi bir başarısıdır. Ancak bu başarı demokrasiye düşürdükleri gölge nedeniyle kirlidir. Aydınlı vatandaş da bu kirin hesabını sormakta son derece haklıdır. Bu konuda sorumlulardan biri de, Sn. Özcan’ı, oylarının teminatı güvenilir bir aday olarak vatandaşın önüne çıkaran Millet İttifakıdır. Adayına hak helal etmemekte son derece haklı olduğu kadar vatandaşa da özür borçludur. Bu yaklaşımla, Sn. Özcan için Cumhur İttifakı da temkinli ve tedbirli olacaktır.
*
Özünde bu konuyu köşeme almaktaki temel gerekçem; bu antidemokratik hamle hakkındaki tartışmaların çoğu zaman ‘Nazilli’nin hükümet desteği ve onayı ile yıllardır hayalini kurduğu il statüsüne kavuşması amacı taşıdığı’ noktasına getirilerek olayın yumuşatılmaya çalışılmasıdır. Aksine, bir sonraki yazımda detaylandıracağım gibi en sert konu budur. Bu tür cumhuriyet değerlerini bükerek yapılan bir siyasi manevra sonucunda Nazilli’yi il yapmış olmak, Nazillilere bir ödül değil tarih boyunca izi kalacak bir leke bırakmaktır.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.