Etrafta bir sürü insan var; kare, üçgen, daire şeklinde insanlar.
Başkalarının çizdiği geometriler içinde özgürlüğü savunuyorlar.
Etrafta bir sürü insan var; konuşuyorlar.
Başkalarının verdiği kelimelerden cümleler üretip, özgünlüğü savunuyorlar.
***
Bu sebeple sabit bir gerçekliğin özünü öğrenmek için, söyleyenin hangi geometrik formda olduğunu bulmak ve olaydan önce, olay hakkında konuşanın tarihini araştırmak zorunda kalırız. Keskin çizgilerle ayrışan toplumlarda, yaşamınızı doğrudan etkileyen gündelik olaylar hakkında dahi ne olup bittiğini anlamak için böylesine bir matematik dehası ve tarihçi olmanız gerekir. Doğru bilgiye ulaşmakta bu kadar güçlük çeken toplumlar da gelişemez; kare, üçgen ve daire olmaktan başka seçenek olduğunu göremezler. Ve bu döngü böyle gider.
O halde, ülkemizde var olan bu ayrışmanın gittikçe keskinleşen çizgisini kırabilir miyiz?
Doğru soru: nasıl kırabiliriz?
Bu sorunun cevabını aramaya ve cevaplarından biri olmaya yönelik sürdüreceğim bir dizi çabanın ürünü olarak, yazılarımı bu köşeden, her ayın 2. ve 4. Cumartesi günleri paylaşacağım. Doğası bir yaşam örgütlemek olan kutsal mesleğimin bana tanıdığı yetkinlikle, kentleri ve toplumu etkileyen gerçeklikleri, tüm saflığıyla burada birlikte tartışacağız.
Tüm bu düşüncelerle, umutla yazmaya başladığım ve ne kadar süre işgal edeceğimi kestiremediğim
bu ‘köşe’ kelimenin anlamına karşın hiç bir geometrik formun bileşeni değildir.
Bu köşe, sınırları bilim ve teknikle biçimlenen, bulunduğu evrene katkı koymayı önceleyen bir köşedir.
***
E başta söyleyeceğimi sonda söyleyeyim:
MERHABA! Ben Cemre. Bu köşeyi ısıtmak üzere düştüm.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.