2018 yılına kadar ülkemizde sadece tek tip ‘imar yönetmeliği’ mevcuttu. Yani Iğdır’da yapılı çevre nasıl oluşuyorsa İzmir’de öyle oluşuyordu, Sinop’ta nasılsa Hatay’da da öyleydi. Bunu biz mimarlar ve şehir plancıları çokça eleştirirdik. Ben de bu köşede de konu edinmiştim. Nihayet 2017 yılında Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nde yapılan düzenleme ile büyükşehir ve il belediyelerine kendi coğrafyalarındaki tarihi ve yöresel şartlara göre özelleştirdikleri imar yönetmeliklerini çıkarma hakkı verildi. Tabii kısmen. Yıllardır Aydın’ın imar yönetmeliğini çıkarmasını bekliyorduk ve 1 Eylül 2024 tarihinde “Aydın Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliği” yayımlandı. Böylelikle Aydın Büyükşehir Belediyesi kendi imar yönetmeliğini çıkaran 14. Belediye oldu.
Öncelikle emeği geçenlere teşekkür etmek gerekir. Eminim belediyede çalışan pek çok meslektaşım mimarlık ilkelerine ve ahlakına uygun bir mevzuat elde etmek için gecesini gündüzüne katarak çalışmışlardır. Ancak siyaset bazen tekniğin ve bilimin önünü keser, önüne geçer. İmar yönetmeliğinin hazırlanma sürecine, erken sonuçlarına ve içeriğine yönelik eleştirilerim bunun üzerinden olacak. Bizde mevzuat değişiklikleri ne yazık ki sık olur. Eleştirilerimi değişime olumlu yönde etki etmesini amaçlayarak kaleme alacağım.
YÖNETMELİĞİN HAZIRLANMA SÜRECİ
Tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bizde de yönetim biçimlerinde; “karar alma süreçlerinde geniş bir kesimin görüş ve fikirlerinin alındığı demokratik süreç”i tanımlayan katılımcı yaklaşıma gereken önem verilmeye başlandı. Ama teoride ama pratikte, en çok da politiklikte… Büyükşehir Belediyesi de imar yönetmeliğini hazırlarken politik bir katılımcı yaklaşım gözetmiştir. Görüşleri almış ancak rafa kaldırmıştır. Yani; “Biz katılımcı yaklaşım gözettik” diyerek politik kazanç elde edebilecek kadar çaba, ancak yaklaşımın gerekliliklerini yerine getirmeksizin. Büyükşehir Belediyesi üzerinde çalıştıkları yönetmelik taslağını Haziran 2020’de ilgili meslek odaları ve kurumların görüşlerine sunduğunda, dönemin Yönetim Kurulu Başkanlığını üstlendiğim Mimarlar Odası Aydın Temsilciliği olarak, konu gereği üzerimize düştüğü gibi en hassas çalışmalardan birini yapmış üyelerimiz olan kentin mimarları ile gerçekleştirdiğimiz yoğun bir çalışma sonucunda çizimler de içeren kapsamlı bir raporu bir ay içerisinde sunmuştuk. Benzer çalışmaları yürüten ve çatı örgütümüz olan TMMOB Aydın İKK ile birlikte katıldığımız toplantıda ilgili daire başkanlığına görüşlerimizi dosyamız ile birlikte iletmiş ve her ortamda olduğu gibi Aydın için çok önemli gördüğümüz imar yönetmeliğinin hazırlanması sürecinde gönüllülükle aktif paydaşlardan olmak istediğimizi samimiyetle ifade etmiştik. Ancak ne yazık ki devam eden dönemde ve sonrasında, kıymetli başkanların yaptığı açıklamalardan da anlaşıldığı üzere ilgili meslek odaları 4 yıl boyunca sürecin dışında tutulmuştur.
İmar Yönetmeliğinden doğrudan sorumlu olan meslek gruplarının başında mimarlar gelir şüphesiz, imarı mimar yapar. Burada Aydın’ın İmar Yönetmeliği hazırlanması söz konusuysa o yönetmeliğe göre Aydın’ın yapılı çevresini tasarlayan, projelerini hazırlayan mimarlarla sürekli temas halinde olunması gerekirdi takdir edersiniz ki ama öyle olmadı.
Tabii, o gün raporda sunduğumuz önerilerden dikkate alınanlar olduğunun ve mevzuata işlendiğinin de altını çizmeliyim. Ancak bunların çoğu, taslakta sehven yapıldığını düşündüğümüz hataların düzeltilmesine ilişkin olanlar. Önerilerimiz içerisinde bizlerin en çok önemsediği ve muhalif belediyelerle birlikte aynı safta yer al(dığımızı san)arak karşı durduğumuz bakanlığın hazırladığı yönetmelikte yer alan ‘tasarımı kısıtlayan’ ve ‘meslek odalarını işlevsizleştiren’ maddeler aynı şekilde korunmuş. Bu son derece şaşırtıcı oldu.
Bir de sözünü ettiğim bu görüş alma yazısında bizlere iletilen taslakta olmayan bambaşka maddelerin eklendiğine şahit olduk. İşte bu maddelerden biri olan ve bir sonraki yazımda değineceğim kat yükseklikleri ile ilişkili olan madde, kaosu ortaya çıkaran maddelerin başında geliyor. Tam da böyle bir kaos ortamında -politik katılımcı yaklaşım- şöyle bir ses çıkarıyor “biz ilgili odalardan görüş alarak hazırladık”… Gerçekten politik. Öte yandan yapım tekniklerinin, teknolojilerinin, inşaatların ve kentlerin gelişiminin bu kadar hızlı ilerlediği modern dünyada ve her geçen gün mevzuatların güncellendiği bu ülkede konunun paydaşlarına taa 4 yıl önce bir kere mektup gönderdiğiniz için katılımcı yaklaşım yapmış olmuyorsunuz üzgünüm. Gerçekten üzgün.
Esasında Belediye Başkanı Sn. Özlem Çerçioğlu’nun ‘katılımcı yaklaşım’ konusuna önem verdiğini düşünüyorum ama uygulamaya dökme isteği konusunda ne düşüneceğimi bilemiyorum. Deneyimlerime göre o hep ilk temaslara açıktır, ilk temasta da kendisi bu iletişime verdiği önemi sıkça dile getirir ve doğal olarak ilgili yöneticiyi çağırarak konuyla ilgilenmesi görevini verir. Ancak kimse de o kadar ilgilenmez. Burada iki ihtimal var; ya başkan yöneticilerine “ben konuyu önemsemiş gibi yapar size paslarım siz de üzerini örter geçersiniz” diyor olmalı ya da yöneticileri “Özlem Başkan unutur gider biz üzerini örtelim başımıza mesai çıkarmayalım” diyor olmalı. Ne var ki iki ihtimal de talihsizlikler içeriyor.
YÖNETMELİĞİN ERKEN SONUÇLARI
Aydın BŞB İmar Yönetmeliği’nin beklenmedik bir andaki yayımı ve yayımı tarihi itibariyle yürürlüğe girmesi, inşaat sektöründe büyük bir ayaklanmaya neden oldu. Çünkü bu durum arsa sahipleri ile anlaşmalarını genel imar yönetmeliğine göre yapmış, mimarlık-mühendislik projelerini hazırlatmış ancak daha yapı ruhsatı alamamış inşaat firmalarını ve müteahhitleri zora soktu. Nitekim tüm çalışmalar sıfırlanacak ve belki yeni mevzuat maddeleri nedeniyle anlaşmalar iptal bile olabilecekti. Bu endişe ile belediyelere (tabiri caiz) -baskın yapan- inşaat firmaları da oldu. Bu lobiden çekinen kentin önde gelenleri de sorumluluğu başka kurumlara, kişilere yükleme ve prim toplama yarışına girdiler. Haliyle basın uzun süre bu konuyla meşgul oldu. Bu meşguliyetlerin ardından mevzuatın içeriğinin konuşulmasına sıra geldiğini düşünüyorum.
Duruşumu da baştan belirtmeliyim; yazıya konu imar yönetmeliğinin içeriğinin Aydın’ın kentsel ve mimari dokusunda olumlu etki yaratacak ve toplumun mekan temelli refahını arttıracak bir etkisi olacağına yönelik inancım oluşsa; yaşananların aksine ben yapı ruhsatı almış ancak inşaatı tamamlanmamış yapıların dahi yıkılabileceğini, oluşacak zararların başkaca çözüm önerileri ile en aza indirgenebileceğini bile savunabilirim. Bu nedenle mevzuatın içeriğinden önce, yani Aydın’a ve Aydınlılara, kente ve mimari yapısına etkisinin konuşulmasından önce inşaat firmalarının ekonomilerinin masaya yatırılmasını üzüntüyle karşıladım ama şaşırmadım. Belediye meclis üyelerinin seçiminde mimara şehir plancısına teknik insanlara yer verilmeyip ticaretle uğraşanlara ağırlık verilmesi zaten bu yaklaşımların habercisiydi, yazmıştık. Nitekim bilmeyenler için; ilk günlerde belediyelerin aldığı koşulsuz biçimde yeni yönetmeliğe uyulması kararı, ticari ayaklanmaların ardından; anlaşmalarını yapmış inşaat firmaları için ‘eski mevzuattan yardımcı olma’ uygulamasına evrildi. Süreç rahatsızlık verici olsa da mevzuattaki yenilik özel ve önemli hükümlere sahip olmadığından bu uygulamanın da Aydın’a bir zararı olmayacaktır hatta belki de yararı oldu.
Yapay zekaya sordum, “ideal köşe yazısı kaç kelimeden oluşmalı?” diye. 800 dedi bana ama 950 olmuş bile Köşe yazımın yükünü daha fazla arttırmak istemediğimden, mevzuatın içeriğine ilişkin değerlendirmelerimi bir sonraki yazımda yapacağımı belirterek burada ara vereceğim. Bir sonraki yazım Aydın’ın İmar Yönetmeliği’ne ilişkin şu başlıkları içeriyor olacak;
‘Kat Yükseklikleri Mevzusu’
‘İmar Affına Verilen Destek’
‘Balkonlarımız Küçülüyor’
‘Olumlu Maddeler’
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.