(Bir önceki yazımın devamı niteliğindedir.)
Nazilli asırlara dayanan köklü değerleriyle, sosyal, mekansal ve ekonomik gelişmişliğiyle değil, bu değerleri önceleyerek yıllardır emek harcayan halk kitlelerinin emekleri sayesinde değil de, ‘siyasi bir pazarlıkla il statüsü kazanmış’ olarak tarihe geçecek öyle mi? Mustafa Kemal Atatürk, ‘Nazilli’nin atide(gelecekte) göstereceği gelişme ile vilayet merkezi olacağı’nı söylerken sizce böyle bir gelişmeden mi bahsediyordu? “Nazilli gelecekte, hangi partiden vatandaşın oyunu alabilecekse oradan belediye başkanı olunması, sonra da iktidardaki parti hangisiyse onun partisine geçilmesi suretiyle vilayet merkezi olacaktır”? ya da “Nazilli gelecekte, iktidarın yerel yönetime yaptığı bir çeşit darbe ile vilayet merkezi olacaktır”? Nazilli 85 yıldır bunu mu bekliyor? “Nasıl olduğu önemli değil, sonuç önemli” anlayışı şuna benzer; “alın teriyle para kazanmak önemli değil biz cebi dolduralım.” O yüzden kimileri sonuca ulaşırken ahlaki, etik ve vicdani değerleri yok sayabilir ancak bunun hiçbir Nazillili için geçerli olduğunu sanmıyorum.
*
Öte yandan Atatürk’ün Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası açılışında (sadece kentin değil ülkenin refahına katkıda bulunacak, maddi ve manevi değerleriyle son derece önemli bir gelişme ardından) söylediği bu sözün, ‘siyasi parti değiştiren belediye başkanı’ gelişmesinden(!) sonra tabelaştırılacak seviyede gündeme gelmesi, Atatürk değerlerinin de anlaşılamadığını gösterir ne yazık ki.
*
Nevşehir’in ilçe statüsünden il statüsüne geçmesi de benzer lekeyi taşır; hiç haketmediği halde. Bugün tarihte de, siyasette de, mimarlıkta da tartışmalarda ve akademik makalelerde şöyle bahsedilir: ‘Demokrat Parti 1954 yılında yapılan seçimlerde istediği sonucu alamadığı Kırşehir’i cezalandırmak için, yıllardır il olma talebinde bulunan Nevşehir’i kullanır. İl statüsünde olan Kırşehir’i ilçe statüsüne çeker ve Niğde’nin ilçesi olan Nevşehir’e bağlayarak, Nevşehir’in il olmasını sağlar. Nevşehir demokratik olmayan bu cezalandırma sisteminin karşısında durmak yerine bu durumdan istifade etmeyi seçer.’ Yüzyılların kardeş yerleşimleri Aydın ve Nazilli de tarihe ve literatüre şöyle geçmeyi mi hakediyor?: “Ak Parti, 3 seçim süresince istediği sonucu alamadığı Aydın’ı cezalandırmak için, yıllardır il olma talebinde bulunan ilçesi Nazilli’yi kullanır. Nazilli’nin muhalif belediye başkanını kendi safına taşımak karşılığında Nazilli’ye il statüsü vermeyi teklif eder. Nazilli demokratik olmayan bu cezalandırma sisteminin karşısında durmak yerine bu durumdan istifade etmeyi seçer.” Ben ne Aydın’a ne Nazilli’ye bunu yakıştırmıyorum. Kimse de yakıştırmasın.
*
Ne yazık ki tüm bunlara neden olan; yerleşimlerdeki idari statü değişikliği konusunda açık ve net bir yasa hükmünün olmaması. Mevzuattaki muğlaklık, kavramların içinin yürütme tarafından doldurulmasına ve böylesi önemli bir konunun iç siyaset malzemesi yapılmasına neden oluyor. Bu uğurda Nazilli örneğinde olduğu gibi demokrasiye çalım atmaktan ve o kentin tarihine leke sürmekten dahi kaçınılmıyor. Bugün ülkemizde il olma talebinde bulunan sayısız ilçe var. Bunları sıraya koyarken, -siyasi pazarlıktan kâr getirme durumuna göre artandan azalana doğru sıralamak- ne kadar doğru? Şuanki sistem bu. Peki nasıl olmalı?
*
Bir yerleşim biriminin il mi ilçe mi hangi idari statüde olacağı kararı, mimari ve kentsel gelişmişliği, coğrafi konumu, ekonomik ve demografik yapısı ile sosyokültürel seviyesi gibi konularda detaylı araştırmalara ve somut verilere dayandırılmalıdır. Bu, o statüye geçecek yerleşim biriminin karşılaşacağı zorlukları en aza indirmek için de son derece önemlidir. Ben, idari statü değiştirme kararı verilirken, yukarıda değindiğim kriterlerin objektif biçimde değerlendirilmesine imkan tanıyan Analitik Hiyerarşi Prosesi (AHP) yönteminin kullanılmasını savunuyorum. 1977 yılında geliştirilen bu bilimsel yöntem; çok ölçütlü karar almada nitel ve nicel değişkenleri bir arada değerlendiren matematiksel bir altlığa dayanıyor. Böylelikle kararı kim verdiği farketmeksizin hep aynı sonucu gösteriyor. Yani bu yöntemle, il olma talebi olan ilçeler gerçek yeterlilik durumlarına göre sıralanıyor. Böylelikle statüsü değişecek yerleşim birimi, o statüyü hakettiğine dair hiçbir şüphe barındırmadığı gibi, gerçek bir gelişmişlik/uygunluk taşımış olduğundan il statüsünde olmanın getireceği zorlukları da kolaylıkla aşabiliyor. Özetle çoğu konuda olduğu gibi; bilimsel olan, adaleti ve hakkaniyeti inşa eder, kaypaklığa müsaade etmez. Mustafa Kemal Atatürk’ün esas şu sözünü hatırlamakta fayda var: “Eğer bir gün benim sözlerim bilimle ters düşerse, bilimi seçin.”
*
Tarihteki tüm siyasilerin Nazilli’yi il yapma sözünü hatırlatanlar, “onlar yapamadı ben yaptım” egosuyla Nazilli’ye bu cezayı vermesinler. Bunun bir başarı olarak addedilebilmesi için; mert biçimde, demokratik ve teknik adımları takip ederek yol almak gerekir, aksi halde tekrarlamalıyım ki tarihe geçen kendileri değil, cumhuriyet değerlerini bükerek ortaya çıkardıkları bu karanlık hikaye olacaktır.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.