Puşt hala puştluğunu (güvenilmez, kalleş) biliyorken ve unutmazken, neden sadece mevsimlerde böylesine bir değişim oldu? Neden baharın tadından, yazın adından eser kalmadı? Yalancı bahara kanan çiçekler gibi naçarız toplumca. Meyve veren, üreten bir tek ağaç kalamadı ülkemde. Nerede kaldı bu bahar?
Yalancı güneşe aldandık, mevsimsiz çiçekler gibi zamansız açtık.
Baharda kar yağıyor çiçeklerimize (umutlarımıza).
Sevgi üretemez oldu yüreklerimiz.
Çorak topraklar gibi umuttan yoksunuz.
Yarınlara şarkılar yazamaz, türküler yakamaz olduk toplumca.
Çare aramak adına, ağıt yakmaktan öte gidemiyoruz artık...
Yurdumun üzerinde kasvetli bulutlar kümelenmiş.
Morarmış gözlerle bakıyor gökyüzü, suratı asık!
Yağmuru beklerken dolu yağıyor tepemize tepemize.
Açma olasılıklı tüm umutlar da kökünden kopup gidiyor.
Asık suratlı insanlar çoğalıyor giderek.
Gülmeyi unutmuş toplumda nefret ve kibir tohumları yeşeriyor hızla.
Hani gülmek devrimci bir eylemdi, insan olmaktı?
Hani yüreğimizin aydınlığının dışa yansımasıydı?
O halde tüm yürekler karanlıklara gebe ülkemde.
Giderek daha da soğuyor hava, iliklerimize dek üşütürcesine.
Kaygı ile korkunun rengi yansıyor sararmış benizlerde.
Belirsizlikler, yarınsızlıklar, çaresizlikler kırla gidiyor.
Gökyüzü gökyüzü olalı hiç böyle morarmamış, umut umut olalı, hiç böyle anlamını yitirmemiş ve solmamıştı ülkem insanında. Yağmur toprakla her buluştuğunda dünyanın en anlamlı kokusunu salardı Anadolu topraklarına. Masmavi açan gökyüzünde; rüzgârlara karışan o ılgıt ılgıt kokuyu içimize çekerken yaşama sevinci doldururdu her hücremizi…
Güneşi göremez olduk uzun zamandır.
Yağmurla toprağın buluşmasında aşk yaşanmıyor gayrı.
Sanki yetmiş sekiz milyon insanın toplumsal mutluluğunu, birkaç kişi paylaşmış kendi aralarında. Bunun dışında mutluluk kavramı da içi boş bir esans şişesi gibi artık, nerede kaldı bu bahar?
Tadı olmayan, tuzu olmayan, iyodu olmayan, maviliği olmayan; kısacası denizle hiçbir alakası olmayan riya denizlerinde yüzüyor toplumun çoğunluğu. Görüp de görmeyen, duyup da duymayan, haykırması gerekirken tek kelime konuşmayan insanlar yığını adeta ülkem. Üç değil dört maymun oynanıyor şimdilerde.
Görmedim-duymadım-bilmiyorum-Taksim’den aşşa Kasımpaşa…
Nerede kaldı bu bahar bilmiyorum ki?
Ne zaman doğacak güneş ülkeme?
OZANCA
CESUR OLUN EY İNSANLAR
Cesur olun ey insanlar
Korku yakışmaz insana
Yitip giden bunca canlar
Hesap sorar bir gün sana, korkak insana…
Seyirciysen karanlığa
İhanettir insanlığa
Bana bir şey olmaz deme
Sıra gelir bir gün sana, korkak insana…
Sana dokunmayan yılan
Bir gün yavrunu sokacak
Kaldırmadıkça başını
Yavrun vatansız kalacak, korkak insanlar…
Selam olsun Anadolu
Hain sarmış sağı solu
Selamete erdirecek
Mustafa Kemal’in yolu, yiğit insanlar…
Şinasi’yim sözüm çoktur
Sözümün yalanı yoktur
Zulme gözünü kapatan
Korkaklara karnım toktur, haydi insanlar…
Söz-Müzik: Şinasi KULA
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.