Dünyanın en zehirli duygusu.
En öldürücü canlılar listesindeki bir numara, kutu denizanası denilen yaratıklardır. Kral Kobra; dünyanın en uzun zehirli yılanı ve bu yılanın tek bir ısırığı bir insanı anında öldürmeye yetiyor. Tek bir ısırığı çok büyük bir Asya filini de üç saat içinde öldürüyor. Mermer yüzeyli salyangoz; boyu küçük ama etkisi büyük, zehri oldukça güçlü. Tuzlu sularda yaşayan bu canlının zehrinin bir damlası bile anında yirmi kişiyi öldürmeye yetiyor. Zehirli nice bitkiden de söz etmek olası tabii. Mesela Manşinel; Güney Amerika kıyılarında ve Batı Hindistan'da yetişen boyu on beş metreye kadar çıkan çok zehirli bir ağaçtır. Elmaya benzeyen meyvesi, ağacın kendisi hatta yakılan parçaların dumanı insanı geçici körlüğe kadar götürebilmektedir…
Bu örneklerden sonra sözün özünü bir kez daha yinelemek isterim; Kin, dünyanın en zehirli duygusudur...
“Deve kini, akrep kini” gibi deyimler ve yakıştırmalar hikâyedir.
İnsan denilen çözümü olanaksız varlıkların milyonlarca yıldır genlerinde taşıdıkları kin duygusundan öte zehirli bir sarmal yoktur yeryüzünde. Olaya din açısından baktığınızda gidiniz Habil ile Kabile.
İlk kin, ilk kardeş kanı, ilk cinayet…
Emperyal güçler Cumhuriyetin kurulduğu an itibarı ile bizi çökertmenin planlarını geliştirmekle meşguller şeytancasına. Hilafetçi-Cumhuriyetçi, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, şimdilerde ise dindar-kindar!
Dindar-kindar zehri ile sarmalandığımızdan bu güne toplumsal nice değerimizi, güzelliğimizi yitirdik. Sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü yitirdik ne yazık. Bilimin, sanatın, entelektüelliğin itibarsızlaştırılarak, cehaletin ödüllendirildiği an itibarı ile bayramlarımızın dahi tadını kaçırdılar…
Yaşanan son örnekle noktalayacağım yazımı.
Dubai’ye “bekârlığa veda partisi” gerekçesi adı altında giden işadamının kızı ve on bir kadının uçak kazasında ölümü sonrası yaşanan acı örneği anımsamanızı isteyeceğim. Bu acı kaza sonrası yine ikiye böldü kin sarmalı toplumumuzu. Bir kısım insan, ölenlerin nefisleri ile bir tercih sonrası öldüklerini dile getirerek “iyi olmuş” diyecek kadar kin kustu. Özellikle medyadaki bir kısım insan da işin habercilik boyutu aşarak yaranma doğrultusunda işgüzarlık konumuna getirdiler işi. İki saatlik bir program içerisinde bu haberi tam on kez tekrar ederek, kişilerin hamileliklerine dek açıklamalarla hamaset söylemleri ile olayı antipatik boyuta taşıdılar. Örnek mi istiyorsunuz; İsmail Küçükkaya bu dediklerimi ziyadesi ile yaptı programında. Gelen tepkiler sonrasında tepki gösterenleri acımasızlıkla suçlayarak paçasını kurtaracağını düşünse de başarılı olamadı…
Ölenler gencecik insanlar, ana baba kuzuları evet!
Ölenler mesleklerinde başarılı birer iş kadını evet.
Ölenlerin hepsine Allah rahmet eylesin evet!
İyi de İsmail Küçükkaya gibilerine şunu sormazlar mı?
Birkaç gün sonra da Çorum’da tam on üç yurttaşımıza yirmi metrekarelik bir metal yığını mezar oldu. “Kader” diye neredeyse kanıksadığımız bu trafik cinayetlerinin son bulması adına, yasa yapanları uyandırmak adına neden bu haberi de tam on kez tekrarlamadınız? Uçak kazasında ölenlerin tüm şeceresini bizlerin kafasına kazırken, bu on üç kişinin hayat hikâyelerinden niçin zerresini bahsetmediniz?
Kin; dünyanın en zehirli duygusudur.
Ve kindar-dindar diye kamplara böldüğünüz bir millet tüm değerleri tüm güzellikleri ile birlikte yok olmaya mahkûmdur…
OZANCA
ÇOCUKLUK GÜNLERİM
Ne zaman yağmur yağsa
Bir hüzün çöker bana
Islak kaldırımlarda
Gezerim bir başıma
Damla damla yağar yağmur
Beni benden çalar yağmur
Çocukluk günlerim, küçücük ellerim
Korkular düğümlenir yanar yüreğim Islanırım…
Ne zaman yıldız kaysa
Bir yaprak düşer yere
Yaz gününde kar yağar
O çocuksu düşlere… Şinasi KULA
GÜLÜMSE
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.