Takip Et

KORKAKLAR HER GÜN ÖLÜR!

Oğlumun yıllar önce el yazısı ile yazıp bana postaladığı bir mektubunu siz saygın okurlarımızla paylaşmak istedim…

Baba,

Yaşamak, Nazım’ın dediği gibi şakaya gelmez.

Büyük bir ciddiyetle yaşanması gereken bir şeyse eğer, bir o kadar da cesaret isteyen bir serüvendir. Bunu ortak belleği bazı kastrasyonlarla korkular tarafından doldurulmuş bir genç kuşağın temsilcisi olarak söylüyorum. Biz korkular tarafından yaşamın sahici anlamını gözden kaçıran bir kuşağın temsilcisiyiz.

Bireyleri gelecek korkusu, işsizlik korkusu derken hem etrafında olup bitenden habersiz olarak yalnızlığa mahkûm edilen hem de korkularla yaşamasının bir bedeli olarak dilenci yaşamına meyleden bir kuşağın temsilcisiyim ben! Ama bugün geldiğim şu noktada anlıyorum ki böyle bir hayat yaşayarak yitirmiş olduğum bana unutturulan bazı değerlerim etrafımda olup biten beni ve benim gibi birçok genci ilgilendirmesi gereken hayati kader olayları varmış.

Daha 70-80 yıl önce atalarımızın sahip olduğu hayata cesaret ve çocuksu bir heyecanla yaklaşma heyecanı unutturulmuş bana. Cumhuriyeti kuran neslin o büyük cesareti olmasaydı bugün yaşadığımız hayatın nasıl olacağı sorusu aklıma takılıyor baba. Oysa bugüne geldiğimizde içinde bulunduğumuz hayat aslında bizden daha fazla cesaret istiyor. Karanlıkların aydınlığa bir türlü çıkmadığı ülkemde, birkaç yüz kişilik bir azınlığın dışında kimse “yanmak” istemiyor, istemiyor…

Bugün içinde bulunduğumuz durum bizden hiç olmadığımız kadar cesur olmamızı talep ediyor. Ne yazık ki biz bunun farkında değiliz!

Bu ülkenin vatandaşları olarak, hayatın önümüze iki seçenek sunduğunu düşünüyorum. Ya bireysel, bencil korkuları ile paranoyaları tarafından bizi yalnızlığa sevgisizliğe ve mutsuzluğa sürükleyen o korkak yaşamı tercih edeceğiz. Ya da mutluluğu adım adım bireyden tüm dünyaya büyüterek; bizi belki daha yalnız ama daha onurlu bir noktaya sürükleyecek, cesaret dolu hayatı tercih edeceğiz. Ben bunlardan ikincisini tercih etmek istiyorum!

Çünkü biliyorum ki korkakça yaşamak belki de hiç yaşamamak demektir. Hayatın anlamı biraz da bu fedakârlık ve tehlikelere göğüs germe kudretinde saklıdır. Bana öyle korkakça bir yaşamı bugüne kadar hiç örgütlemediğin için ve böyle bir yaşamı asla tercih etmeyerek bana örnek teşkil ettiğin için teşekkür etmek istedim sana baba. Sen kolay ve tercih edilebilir olanı seçme cesaretsizliği göstermeyerek zor olanı seçtin. Neydi bu zor olan biliyor musun?

Farklı olmanın yalnızlaştırıcı etkisine göğüs gererek kendi bildiğini okumaktı…

Ülkemin içinde bulunduğu duruma bakarak şunu kolaylıkla söyleyebiliyorum ki; bugün hiç olmadığımız kadar cesur olmanın zamanıdır! Bu beklentinin ana hedefi ise korkularına boğulmuş bir genç kuşağın biz genç temsilcisiyiz. Ya korkak ve bencilce kişisel çıkarlarımız doğrultusunda yaşayıp olan bitene göz yumacağız. Ya da kendimize gelip üzerimize düşen sorumluluğu yükleneceğiz. Ya etrafta savrulup duran yalanların altında iki büklüm ezilerek kendi hücrelerimizde yaşamaya devam edeceğiz. Ya da bencilliğimizden sıyrılarak içimizdeki sevgiyi vatan sathına yayarak gerçekleri bizzat kendimiz haykıracağız. Böyle bir durumda yalanlara örülmüş komploların da hayat bulması imkânsızlaşacak. Bu halk artık böylesi yalanlarla kandırılamayacak. Ben hep ikincileri tercih etmek istiyorum baba! Çünkü artık bugün geldiğim noktada anlıyorum ki hayatın anlamı biraz da cesaretle, güçlüklerle yalanlara ve kötülüklere göğüs germe kudretini gösterme becerisinde yatıyor. Unutmayalım ki korkaklar hergün ölürler, ama cesaretli olanlar(bunun en esaslı örneği önderimiz Mustafa Kemal Atatürk değil mi), yaşamasalar dahi kalplerde yaşarlar…

 

Öyle değil mi baba?

Evet Oğlum evet, aynen senin tespitindeki gibi.

Korkakların her gün öldüğü bir yaşam biçimini reddediyorum.

Korkakça her gün ölmektense, yiğitçe bir gün ölmek yeğdir…

 

OZANCA

Her kime sorarsam hali, hatırı

Sohbeti futboldan açıp gidiyor

Konuşmuyom diye toptan ötürü

Usulca yanımda kaçıp gidiyor.

 

Maçtan sonra çıkmam ben balkonuma

Kaçırdım korkudan geçen donuma

Kastı var galiba tatlı canıma

Etrafa kurşunu saçıp gidiyor.

 

Hele bakın dostlar şunun tipine

Göbek dönmüş, büyük aygaz tüpüne

Değmeden ayağı futbol topuna

Rasim, bu dünyadan göçüp gidiyor… Rasim Köroğlu

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.