Elini sallasan, kendine gazeteciyim diyen nicesine değer!
Haftada bir hasbelkader köşe yazan da, eline fotoğraf makinesi alıp çektiği görüntüleri ajanslara yollayıp kısmet arayan da, imla kurallarının ırzına geçip çeşitli dedikodu yazılar yazan da; herkes gazeteci!
Peki, bu saydıklarım gazeteci ise, Uğur Mumcu ne kardeşim?
Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Turan Dursun, Sabahattin Ali, Osman Nevres (Hasan Tahsin), Ahmet Taner Kışlalı, Metin Göktepe gibi daha yüzlerce katledilen o koca yürekli aydınlar ne o zaman?
Öğretmenlikten emekli olduktan bu yana on beş koca yıldır yazılı ve görsel medyanın içindeyim. Hem de en aktif biçimde tam göbeğindeyim. Anadolu Gazetesi gibi hatırı sayılır bir gazetenin iki yıla yakın genel yayın yönetmenliğini yaptım. İlk günden beri “gazeteci” kartımı almam için niceleri dil döktü. Hiç ama hiçbir zaman ne gereksinim duydum, ne özendim ne de isteğim oldu!
Aracın önünde istediğim yere park yapmaktan öte bana hiçbir kazanım sağlamadığına inandığım bu kartı almamak için direndim adeta. Eskişehir’de “siz gazeteciyseniz ben değilim” başlıklı yazım yüzünden mahkemelere gittim geldim. Bremen mızıkacılığını içselleştirmiş yirmiye yakın gazeteci(!) beni dava etse de havalarını aldılar, kaybettiler yani…
Sırf güzelim Eskişehir’de mi var bu falcılar, bu köşe kadıları?
Ne yazık ki güzel yurdumun her köşesinde böylesi yürüyen mantarlardan dolu her yer. Geçenlerde İzmir’den bir internet gazetesinin yaptığı haber tam bir utanç abidesi olmuş. Haber yaptığını sanan muhterem fal açmış adeta. Ya da aşağı mahalle kadınlarının yaptığı türden tam bir mahalle dedikodusu ile habercilik yaptığını sanmış…
Didim Belediye Başkanı ile birlikte poz veren meclis üyesi bir kadını şeriat hükümleri gereği adeta taşlayarak öldürmeyi görev saymış kendine. Fotoğraf öyle bir eğlence mekânında, ya da akıllara gelebilecek farklı mekânlarda çekilmiş sanmayın ha! Belediye başkanın makamında ve belediyenin fotoğrafçısı tarafından çekilip sosyal medyada yayınlanan bir fotoğraf iyi mi? İşte bu fotoğrafı mal bulmuş mağrip kapmış bizim falcı gazeteci, sadece ama sadece yorumlar zırvalayıp bir metin yazarak habercilik yaptım diye kelle gibi sırıtıyor. Onun karalamak istediği biçimde elinde ne bir belge, ne bir bilgi tek bir kanıt olmaksızın, Allahtan zerre korkmaksızın içindeki bütün pislikleri, kokuşmuşluğunu kâğıda dökerek içinin çirkinliğini yüzüne yansıtmış. Bu kadarla da kalmıyor, zan altında bıraktığı kadının eşine de gönderme yaparak “bakalım kocası olacak bu zat ne diyecek haberimize, ne yanıt verecek” diyerek adeta hayâsızlığını tescilliyor. Hani bazen durduk yere katil oldu türü haberler okuruz ya. İşte sadece dedikodu yazarlığı yaparak insanların başını belaya sokan musibetlerden bir örnek…
Yandaş, Candaş, diye nice kategorilere ayrıldı yazılı ve görsel medya âlemi maalesef. Gazeteciliği layığı ile yapan yiğit kardeşlerime, arkadaşlarıma, üstatlara en içten muhabbetlerimi sunarak bir atasözü ile noktalamak istiyorum yazımı. “Seninki kalaycılık değil, kıç çalkalamak” diye mükemmel bir atasözünü anımsar mısınız?
OZANCA
Sorun Ali'm neler görmüş
Kimi mehdi kimi ermiş
Adam kılığına girmiş
Çıyanlar var memlekette… Ali AVCI
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.