Takip Et

Sanat ve Ruh Sağlığı

Sevgili Denge Okurları, geçen hafta TVDen ekranlarında "Yıldıray Yener ile Erkenden" programının konuğu oldum. Gayet zevkli geçen sohbetin sonlarına doğru, müzik ve buna bağlı olarak sanatın ruhsal iyileşmeye, ruh sağlığını korumaya yönelik etkisinden bahsettik.

 

Müzikoterapi, tüm yaş grubunda ki bireylerin duygusal, fiziksel ve bilişsel ihtiyaçlarını giderebilmek için müziğin kullanıldığı bir uzmanlık dalıdır. Modern toplumlar da güzel sanatların özellikle de müziğin, ruh sağlığı için kullanılmaya başlaması son yüzyıl içerisinde artış göstermiştir. Ondan önce Osmanlı Dönemi’ nde; Haseki Hastanesi, Süleymaniye Külliyesinde, Atik Valide Hastanesinde ve Edirne II. Beyazid Darüşşifasında ruh sağlığı alanında olumlu çalışmalar yapılmıştır. Özellikle II. Beyazid Darüşşifası, mimari olarak müzik ile tedavi için uygun bir akustiğe uygun şekilde inşaa edilmiştir. Sadece ruh sağlığı için değil fiziksel rahatsızlığı olan tüm kişiler için bu Darüşşifa da 10 kişiden oluşan musiki grubunun haftada 3 gün konser verdikleri, su sesi ve güzel kokularında şifa olması için kullanıldığı tarih kitaplarında ve Evliya Çelebi’ nin Seyahatnamesi’ nde yer almaktadır.

 

Geçmişten günümüze müzik ile terapi farklı şekillerde ve modellerle profesyonel olarak uygulanmaktadır. Hatta yukarı da bahsetmiş olduğum gibi müzikoterapi olarak adlandırılan bir dal gelişmeye başlamıştır. Hatta ülkemiz de 2011 yılında yapılan bir araştırma da yoğun bakım hastalarında müzik ile terapinin ağrı ve anksiyeteyi azalttığı, gevşemeyi sağlayıp hastanın konforunu arttırdığı ortaya konmuştur. Ayrıca müziğin, otistik spektrum bozukluğu olan çocukların iletişim becerilerini geliştirmeye yardımcı olduğu, grupta doğaçlama müzikoterapisinin sosyal, duygusal ve dürtüsel gelişime zemin hazırladığı belirtilmiştir. Ayrıca dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocuklar da, depresyon yaşayan bireyler de, anksiyete bozuklukların da, madde bağımlıların da, Alzheimer ve Demans hastalarında müzik ile terapi kullanılmaktadır.

 

Beyin yapımız sağ frontal lob ve sol frontal lob olmak üzere iki yapıdan oluşmaktadır. Bu iki yarım küre arasında ise bilgi aktarımını sağlayan ve köprü görevi gören “Korpus Kallomus” bölgesi yer almaktadır. Yapılan çalışmalar göstermiştir ki çocukluk çağından itibaren müzik aleti çalan, bunun eğitimi alan bireylerin Korpus Kallomus bölgeleri, hiçbir müzik aleti çalmayan bireylere göre daha fazla geliştiği gözlenmiştir. Yavaş ritimli ve minör parçalar yani nihavend, buselik sağ frontal lobun gelişmesine, hızlı ritimli ve majör parçaların sol frontal aktivasyonlar üzerinde artışa neden olduğu söylenebilir. Yine ülkemizde 2002 yılında Gazi Üniversitesi’ nde yapılan bir çalışmada müzik eğitimi alan ve almayan öğrenciler iki gruba ayrılarak yıl sonu başarı ortalamaları karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak müzik eğitimi alan grubun, tüm derslerden daha başarılı oldukları saptanmıştır. Bu yazıda sadece müzik eğitiminden bahsetmiyorum. Müziğe yüklenen anlamdan bahsediyorum. Bizler sadece ses duyarız onu beynimiz müzik haline getirir. Ruh halimiz de müzik algımızı etkiler. Bazen hoşumuza giden, bize iyi gelen bir müziğin başka zamanlarda iyi gelmediği, dinlemek istemediğimiz çok olmuştur. Bir kişi farklı bir müzik türünü zevkle dinlerken bir başka birey tam tersine bu müzik türünden rahatsızlık duyabilir. Müziğin ruhunuza şifa verebilmesi için ilk önce uygun müzik zevkinizi yaratmanızı öneririm. Filmler de ve diziler de bazı sahnelerin gerilimini arttırmak için belli ritimlerde sesler verilir. Orada gerilim yaşamamıza yol açan şey görüntü mü yoksa verilen müzik mi? Kişi kendisinde bunun farkındalığını yarattığı noktada müziğin kendisi üzerinde ki etkisini kavrayabilir. Aynı gerilim sahnesini, arka fonda kuş sesleri ve daha sakin bir ritim ile dinlemiş olsaydık gerilimimiz önceki ile aynı mı kalırdı? Bunun cevabı bireysel farklılıklarda yatıyor. Bu sorunun doğru bir cevabı yok. Siz kendinize iyi gelen, ruhunuza şifa veren, sizi sakinleştiren müziği deneyerek bulabilirsiniz. Amaç kalıcı bir müzik türü seçmek değil, değişebilen ruh halinize değişebilen müzik zevki yaratmaktır.

 

Ayrıca sadece müzik değil, birçok psikoloji çalışması göstermiştir ki edebiyatın ve resminde ruh sağlığını koruma ve ruhsal iyileşmeye yardımcı olduğu saptanmıştır. Terapi için bana gelen danışanlarıma ruh hallerini yazma, ruh hallerini öyküleştirme çalışmalarını tavsiye ediyorum. Çünkü kişinin ruh halini öyküleştirmesi sonucunda mevcut durumu biraz daha somut bir yapıya dönüşüyor. Onun üzerinde değişiklikler yapabiliyor. Bu değişiklikleri kendi ruh haline aktarması çok daha kolay oluyor. Gelişiminize, ruhunuza şifa verecek her türlü sanat dalını hayatınıza yerleştirmenizi öneririm. Ruhunuza bol bol şifa vermeniz dileğiyle. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.