Her insanın yaşamında korku vardır. Korkusuz bir insan, korkusuz bir yaşam mümkün değildir. Kimi insan kedilerden, köpeklerden korkarken kimisi sürüngen hayvanlardan korkar. Kimi insanların korkuları ise ölüm, sevdiklerin kaybı olabilmektedir.
Korku bir seçim değildir. Korku seçim olmasa bile birey korkuyu hissettiği anda zihninde, bedeninde nelerin değiştiğini, hangi değişikliklerin ortaya çıktığının farkında olabilmek için adım atmalıdır. Aslında yaşamımız da korkunun işlevsel, tehlikelere karşı alarm sistemi yaratan yararlı bir yönü vardır. Korku, yaşamımızı sürdürebilmek için ihtiyaç duyduğumuz önemli bir güdülenme sistemi yaratır. Bazen bu alarm sisteminde aksama ya da bozulma meydana gelebilmektedir. Bu koruyucu sistem işlevini yitirip kişinin yaşamsal işlevlerini aksatmasına, fobilerin oluşmasına neden olabilmektedir. Örneğin, ormanlık bir alanda değişik seslerden dolayı ilk başlarda korkup bu seslere uygun tepki vermek için kendimizi hazırlamamız yaşamsal bir işleve sahiptir. Bedeni korumamıza yardımcı olur. Ancak o ormanlık alanda yaşadığınız korkuyu ve belirtilerini hiçbir uyaran yokken evde otururken ya da sokak da kalabalık içinde yaşamanız ve bunun sonucunda kaçma davranışı sergilemeniz yaşamınızı olumsuz etkileyecektir. Burada korku alarm sistemi bozulmuş demektir. Bunun sonucun da her an bir facianın ortaya çıkıp, zarar göreceğinizi düşünerek; bedeniniz de kalp çarpıntısı, terleme, halsizlik gibi kişiyi gereksiz yoran tepkiler meydana gelir.
Korkular güçlü duygulardır. Kişinin korkuları o kadar güçlü olabilmektedir ki zihin kendisini korumak adına bu korkuyu bilinçaltına bastırma eğiliminde olabilmektedir. Bunun sonucunda farkında olmadığımız kaçınma davranışları sergileriz. Örneğin, küçükken köpek tarafından kovalanmış ya da ısırılmış bir bireyi düşünelim. Bu birey köpek korkusunu her gün aynı şiddette yaşayamaz. Çünkü zihnini gereksiz yere yoran bir enerjinin ortaya çıkmasına neden olur. Bunun yerine bu korku bilinçaltına bastırılarak kişi farkında olmadan parklarda, ıssız sokaklarda gezmemeye başlar. Bunu da “parklarda gezmekten hoşlanmıyorum, ıssız sokaklar hoşuma gitmiyor bende yolumu değiştiriyorum” diyerek bu durumu normalleştirir. Ama aslında bu kaçınma davranışının altında kişinin farkında olmadığı bilinçaltı korkusu vardır. Bu bilinçaltı korkusu da köpekler tarafından tekrar kovalanmamaktır. Kişi terapi de ya da çevresine "ıssız sokaklarda beni tekrar köpekler kovalar diye yolumu değiştiriyorum" demez. Bunun farkında değildir. Daha ileri seviyelerde ki kişiler ise evden çıkmamaya başlar. İşte burada yanlış amaca hizmet eden bir korku örneği var. Kişiyi koruması gereken korku, kişinin yaşamsal işlevlerini bozan bir yapıya dönüşmüştür. Bilinçaltında ki korku için uyarlanan negatif düşünceler ne kadar yüksekse o derece yoğun bir kaçınma davranışı sergileriz. Her korkunun benzer, farkında olunmayan kaçınma davranışları vardır.
Korkular ile başa çıkabilmek için ilk adım bunun bir süreç olduğunu unutmamalısınız. Korkuya sebep olan olay ne kadar geçmişe dayanıyorsa o kadar güçlüdür. Korkunun kaynağı ne kadar geçmişe dayanıyorsa onunla başa çıkabilme yeteneğimizin gelişmesi de o kadar uzun sürebilmektedir. Yılgınlığa düşmeden, motivasyonu kaybetmeden korku ile başa çıkabilirsiniz. Korku ile başa çıkabilmek için diğer önemli adım korkunuzu samimi olarak, utanmadan kabul edin ve bu korkunuzla zihinsel olarak kendinizi yüzleştirin. Sonraki adım ise korkunuzun kaynağını, bunun nasıl ortaya çıktığını, korkunuzun gerçekleştiği tüm anılarınızı yazınız. Bunları yazarken o anda meydana gelen duygularınızı tekrar yaşamaya çalışınız. Ardından geçmişte korkunuzdan dolayı kaçma davranışı sergilediğiniz olayları yazarak bu olaylara alternatif nasıl yaklaşılabileceğine dair yeni fikirler bulmaya çalışınız. Gerekirse çevrenizden yardım alarak diğer insanların bu olaya nasıl tepki verebileceklerini öğrenebilirsiniz. Öğrenilen yeni yaklaşımlardan sizin için uygun olanı yaşamınıza dahil etmeye çalışınız. Yeni yöntemlerin işe yaramadığı noktalarda psikoterapi almanızı, zihninizi sürekli yoran bu düşünceler ile baş edebilmek adına adım atmanızı öneririm.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.