Bu köşede yazdıklarım genellikle bir konunun birkaç seri olacak şekilde yazılmasını gerektiriyor. Belki alışageldiğimiz bir köşe yazısından farklı oluyor gerek içerik gerekse yazının sayfa çokluğu ile ilgili olarak. Nitekim geçen yazımda Harpasa Antik Kentinden bahsetmiştim. Bu kez de yeri gelmişken o konunun devamı olarak Arpaz Beyler Konağından bahsedecek isek , Arpaz Bey konağı ile ilgili yazılı kaynaklardaki bilgiler ışığında yapının ilk aşamasının Fatih Sultan Mehmet’in sadrazamı Gedikli Ahmet Paşa’ya dayandırıldığı anlaşılmaktadır. Fatih Sultan Mehmet’ten sonra tahta geçen II. Beyazıd, babasının sadrazamı olan Gedik Ahmet Paşa’yı öldürmekten duyduğu pişmanlık nedeniyle Büyük Menderes Nehri ile Karacasu’daki Nargedik Köyü’nün arasında kalan araziyi Gedik Ahmet Paşa’nın iki oğluna bıraktığı rivayet edilmektedir. Eldeki mevcut silahlı adamları ile beraber mülkiyeti korumak için güçlendirilmiş olan bu yapı kompleksi büyük bir çiftlik görümündedir. Arpaz Beyler Konağı’nın ikinci mimari evresi ise 1830’lu yıllara aittir. Yapının iki evreli olmasının temel sebebi II. Mahmut Dönemi’nde 1828-1829 yıllarında ortaya çıkan bir iç isyandır. Atçalı Kel Mehmet’in liderliğinde gerçekleşen bu isyanda 1829 yılında konağı kuşattığı ve kuleyi yaktığı anlatılmaktadır. Bu iç isyan nedeniyle güvenliğinden endişe eden Konak Beyi Hacı Hasan Rodos Adası’na kaçmıştır. Bir müddet sonra Osmanlı merkezi yönetiminin buraya ordu göndermesi ile isyan bastırılmıştır. Bölgede asayişin sağlanması üzerine Hacı Hasan Bey tekrar Rodos’dan hareket ederek Beyler Konağı’na geri dönmüştür. Ancak bu iç isyan onu o kadar etkilemiştir ki yanında Rodos inşaat işçilerini getirerek Bey Konağı’nı savunmaya daha elverişli bir duruma getirilmesini sağlamıştır. Tahkimat duvarları ile çevrili olan konağın yapı birimleri doğu, batı ve kuzey olmak üzere üç kotaya dağılmıştır. Konak, payandalı kale ya da buna benzer bir yapının çevresinde kurulmuştur.
Arpaz Kulesi ve Arpaz Beyler Konağı hamam, misafirhane, pamuk deposu, çeşmeleri ve diğer müştemilat yapıları ile bütün bir yapı kompleksidir. Osmanlı’da ayanlık dönemi mimari eserlerinden sayılabilecek Arpaz Kulesi’ne konaktan asma köprü ile doğrudan geçiş bulunması, kulenin geçmişte temel olarak savunma amaçlı kullanıldığını göstermektedir. Ancak Konağın birimlerinden biri olan kule yapısı sadece savunma amaçlı kullanılmadığı mimari planından anlaşılmaktadır. İçindeki ocak, nişli dolap ve oturma yerleri ile birlikte bir ev görünümündedir. Kule ve içindeki diğer yapı birimleri (hamam, ağır, çeşme, havuz vb.) oldukça görkemli bir şekilde inşa edilen konak tıpkı bir şatoyu anımsatmaktadır. Bu arada yine aynı dönemlere tarihlenebilecek bölgedeki diğer kuleler örneğin Yenipazar ilçesindeki Donduran Kulesi aynı işlev için yapılmış olsa bile aynı özellik ve niteliklerde değildir. Bu yapıya göre ve eklentilerine göre daha sadedir.
1911 yılında bu kez torun Arpazlı Osman Ağa, sel sonucu yıkılan Menderes Köprüsü’nü tamir ettirmediği için bölge halkı tarafından Çakırcalı Mehmet Efe’ye şikayet edilmiştir. Çakırcalı Efe; konağı basıp ateşe vermiş, Osman Ağa’yı kaçırmıştır. Efe, takip sonucu zaptiyeler tarafından Karıncalı Dağı’nda kuşatılıp öldürülmüştür. Beraberinde Osman Ağa’nın da cesedi bulunmuştur. İzmir’in Konakları olarak bilinen türküde geçen: “Bize de derler Çakıcı yar fidan boylu/Yakarız konakları” dizelerinde adı geçen konak da Arpaz Konağıdır.
Rodoslu inşaat ustalarının ellerinden çıkmış olan Arpaz Beyler Konağı’nı yok olma sürecinden kurtarmak amacıyla Nazilli Belediyesi tarafından daha önceki dönemlerde de şimdiki yönetim zamanında ise projeler yapılmıştır. Ancak ne kadar başarılı olunduğu elbette tartışılabilir. Şimdi bu kapsamda Nazilli Belediye Başkanı Kürşat Engin Özcan, öncelikle Nazilli Belediyesi bünyesinde kalacak şekilde Arpaz Beyler Konağını kamulaştırmıştır. Arpaz Bey Konağı’nın restorasyonuna, iyileştirme çalışmalarına ise yakın vadede başlanacaktır. Umudumuz ve beklentimiz bunun bir an önce gerçekleştirilmesidir.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.