Bu hafta bu köşemi genç bir kaleme bırakmak istiyorum. Noktasına, virgülüne dokunmadan. Genç kalemimiz H. Hürriyet Özant’ın çevre konusuna, uluslararası boyuttan yaklaşımı ve bizlere Büyük Menderes Platformu'nun çevrimiçi toplantısında verdiği bilgileri arz ediyorum.
“Öncelikle geçtiğimiz hafta perşembe günü, Büyük Menderes Platformu Sohbetler Dizisi’nin 28. haftasında konuşmacı olarak yer almaktan onur duyduğumu dile getirmek istiyorum. Hazırladığım sunum “Uluslararası Perspektifte Çevre Sorunlarına Yaklaşımlar” başlığı altında platformumuzun üyeleri ile buluştu.
Sunuma ve içeriğe dair kısaca bir özet geçecek olursak; ilk olarak sunumda politikalarını ele aldığım ülkeleri belirtmek istiyorum: Yeni Zelanda, Kosta Rika, Zimbabve, İsveç ve Güney Kore. Özellikle bu ülkeleri seçtim, çünkü çevre sorunları dünyanın dört bir yanında farklı biçimlerde insan sağlığı ve geleceğimiz için ciddi risk konumunda yer alıyor. Bu noktada farklı kıtalardan ülkeleri ele almak, bizlere çevre sorunlarıyla nasıl mücadele edildiği hususunda daha geniş bir pencereden bakma olanağı sağlıyor.
İlk olarak Avustralya kıtasından Yeni Zelanda örneğini inceleyelim. Ülkenin çevre politikasının başarılı olması iki nedene bağlanıyor: Uluslararası iş birliği ve etkili çevre politikası.
Yeni Zelanda’nın çevre politikaları ve çevre sorunlarına karşı mücadelesinde parladığı nokta sürdürülebilir doğal kaynak kullanımı. Ekonomisinin önemli bir kısmını doğal kaynakların oluşturduğu ülkede; doğal kaynaklarla barışık olmak şart. Aksi halde kalkınma oranı da doğal kaynaklarla doğru orantılı olarak zayıflıyor. Yeni Zelanda’nın politikasında ayrıca üç yasal dayanak yer alıyor:
-1991 Yeni Zelanda Kaynak Yönetimi Yasası,
-Kirleten Öder,
-Çevre 2010 Stratejisi.
Uluslararası iş birliğinde İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Sözleşmesi, Balina Avcılığı Uluslararası Sözleşmesi gibi sözleşmelerde yer alan ülke çevreye dair sorumluluklarını bu şekilde yerine getiriyor ve bugün dünyanın en temiz ülkelerinden biri olarak anılıyor.
Yeni Zelanda örneğinden sonra değindiğim bir diğer ülke Orta Amerika’da yer alan Kosta Rika. Kosta Rika’da ülke ekonomisi muz, kahve, şeker kamışı gibi tropikal ürünlere dayalı. Öte yandan ülke, 1940’lı yıllarda orman varlığının %70’ini doğal veya beşeri nedenlerle yitirmiştir. Biyoçeşitliliğin azalması ve ormansızlaşma ile yıllarca mücadele eden ülke, 1980’lerden bu yana orman alanını ikiye katlayarak başarılı bir çevre politikası izlediğini dünyaya göstermiş oldu. Politikanın başarılı olmasında çevre yasaları ve halka verilen çevre eğitimi ülke tarafından odak noktalar olarak tanımlanıyor.
Bir Afrika ülkesi olan Zimbabve, incelediğimiz bir diğer örnek. Zengin biyoçeşitliliği ve koruma altına alınarak günümüzde “milli park” olarak tanımlanan alanları ile bilinen ülkede nesli tükenmek üzere olan birçok canlı doğaya geri kazandırıldı. Yine 1980’li yıllardan itibaren uygulamaya konulan çevre politikaları sonucunda ülkedeki fil popülasyonu ikiye katlandı. Halkın politikalara katılması ve destek vermesi Zimbabve için politikanın başarılı olmasının kapısı açtı.
Temiz enerji kaynakları, geri dönüşüm, yenilenebilir enerji deyince aklımıza gelen İskandinav ülkesi İsveç sunumda yer alan bir diğer ülke. Ülkesindeki çöplerin %99’unu yenilenebilir enerji kategorisinde dönüştüren ve elektrik üretiminde kullanan ülke, çöp ithal etmesiyle de ün kazanmış durumda. %70’i ormanla kaplı ülkede çevre hassasiyeti halkın her tabanına yayılmış durumda. Bilinçli halk ve çevre dostu politikalarıyla bilinen yönetim, ülkede çevre sorunlarını sıfıra indirgemeyi planlıyor. Öyle ki, 2030 yılına kadar fosil yakıt kullanımını tamamen bitirmek günümüzdeki hedeflerinden sadece bir tanesi.
Doğu Asya’ya göz atacak olursak bu coğrafyada da Güney Kore dikkatleri üstüne çeken çevre politikaları ile karşımızda duruyor. Yıllarca hava ve su kirliliği ile mücadele eden ülke çözümü İsveç gibi yenilenebilir enerji kaynaklarında bulmuş durumda. Hava ve su kirliliği karşısında ülke şu şekilde ilerleme kat etti: Öncelikle çıkarılan çevre kanunu ile sera gazı salınımlarına kısıtlama getirilip hava kirliliği kontrolleri yapılarak hava kalitesinde artış yakalandı. Daha sonra Dört Nehir Projesi’yle Güney Kore’nin en kirli dört akarsuyunun birleştirilerek temizlenmesi hedeflendi ev bu çalışma hala devam ediyor.
Tüm bu örneklerden yola çıkarak çevre politikalarının başarılı olmasında iki önemli etkeni belirleyecek olursak, kuşkusuz yasal dayanak ve halkın desteğinin politikaları başarıya götürdüğünü söyleyebilirim.
Toplantıda sunumumu dinleyen tüm dinleyicilere ve yazımı okuyan tüm okuyuculara tekrardan teşekkürler ve sevgiler.”
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.