15 yıl sonra tekrar Denge gazetesinde köşe yazmaya başlamanın verdiği istek ve özlemle ilk köşe yazımı, ki buna uzunluğu nedeniyle köşe yazısı demek ne kadar uygun olur bilemem ama Latmos’la ilgili olarak yazmıştım. Bana gelen başarı dilekleri ve konuyla ilgili olarak gelen memnuniyet, ilgi ve düşünceleri belirten teşekkür niteliğindeki sözleriniz için öncelikle teşekkür ediyorum. Gerçekten yazı çok uzundu. Hatta bir büyüğümün ifadesiyle o yazıdan 3 köşe yazısı çıkardı. Ama ne yapayım özlemişim Denge’de yazmayı. Neyse konumuza dönelim yoksa bu yazı da o yazı kadar uzayıp gidecek.
Bunca yoğun genel gündemin ve özellikle yerel seçimlerle ilgili bu yoğunluğun arasında bu tip konularda yazı yazmanın ne kadar ilgi çekici olacağı ya da kaba deyimle ne kadar pazarı olacağı ayrı bir tartışma konusu. Bugünlerde hemen her şey seçilme ve seçme üzerine endeksli. Tarihi varlıklarımız talan olmuş olmamış, tanınmış tanınmamış, korunmuş kollanmamış acaba ne kadar önemli? Ne kadar ilgi çekici? Tartışılır. Varsın olmasın! Biz yazmaya devam edelim.
Oysa binlerce yıl önce, aynı geçim derdi içerisinde olan insanların Büyük Menderes Vadisi'ne kazandırdıkları eserler bugün betonarme ucubeleri ortaya çıkaran biz 21. yüzyıl insanlarını utandırır derecede sıradışı güzellikte. Son sözü başta söyleyeyim: Bugün para için arkeolojik değerleri kazma kürekle delik deşik eden, kepçeyle dümdüz eden insanların hayatlarında manevi bir değerleri olduğunu düşünmüyorum.
DİRECİK’TE TÜMÜLÜS TALAN EDİLDİ
Yenipazar’a bağlı Direcik Mahallesi'nde bulunan, Karya dönemi üç odalı anıt mezar Laletepe tümülüsü iş makineleri makineleri marifetiyle kişi/ kişilerce tahrip edildi. Anıt mezarın üzerindeki taşlar kırıldı, odaları oluşturan blok taşların kimisi kırıldı, kimisi de yerinden sökülerek anıt mezar tanınmaz hale getirildi. Öğrenebildiğimiz kadarıyla bunu yapan araziyi zeytin toplamak amacıyla kiralayan kişi/kişiler, yaptığının araziyi tesviye sırasında meydana gelen bir kaza olduğunu ifade etti.
Aydın Müzesi yetkililerince yapılan incelemenin sonuçlarını bilemiyoruz, ancak şimdilik bu kişi veya kişiler hakkında bir yasal işlem yapıldığını duymadık. Sonuçta olan, hakkında koruma kararı olan bir kültür varlığına olmuş ve binlerce yıldır rahat uykusunu uyuyan, sanat tarihi açısından önemli bir örnek parçalanmıştır. Olan budur. Şimdi, olan oldu denilerek konu kapatılmadan önce bu anıtın nasıl bu hale geldiği ve bu olaydaki sorumluların açıklanması gerekmektedir.
SORUMLU KİM?
Öncelikle sorumlu burayı tahrip eden kişi/kişilerdir. Yaptığı kanunen suçtur ve eğer definecilik amacıyla değil de gerçekten zeytinliği tesviye amacıyla bu iş yapıldıysa, ihmal yoluyla kültür varlığına zarar vermiştir.
İkinci sorumlu ise eseri koruyamayan yetkili kamu kurumlarıdır. Başta Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü olmak üzere, Kültür Varlıklarını Koruma Aydın İl Başkanlığı ve Aydın Müzesi bu kültür varlığının herhangi bir zarara uğramadan gelecek nesillere aktarılmasından sorumludur. Kamu kurumlarının ihmali vardır. Anıt üzerinde, yanında veya yakınında bu alanın önemini ve çalışma yapılmaması gerektiğini ifade eden herhangi bir ibare veya işaret konulmuş mudur?
En önemli sorumlular ise vatandaşlardır. Eğitim ve bilinç düzeyinden bağımsız olarak her vatandaş kendi bölgesindeki kültür varlıklarını korumak, onlara zarar verenleri engellemek ve bu yoldaki girişimleri güvenlik güçlerine bildirmekle yükümlüdür. Vurdumduymazlık ve umursamazlık kabul edilemez ve bu ilgisizlik yurtseverliğe yakışmayan davranış tarzıdır.
TÜM VARLIKLARIMIZ RİSK ALTINDA
Şu anda ülkemizde korunan korunmayan, bilinen bilinmeyen her kültür varlığı az veya çok tahribat, çalınma ve bozulma riskiyle karşı karşıyadır. Türkiye’de kültür varlıkları konusunda bir koruma stratejisi bulunmadığı için ülkemizin tüm tarihi ve kültürel değerleri, kendilerini yok edecek o meşum kazmanın, o ruhsuz barajın sularının, o bilinçsiz dinamitin ya da hain kepçenin darbesini beklemektedir. Bilerek veya bilmeyerek yapılan tahribatın önüne geçmek için ülkemizde ne yazık ki bir kamusal strateji bulunmadığı gibi, diğer aktivitelerin (baraj inşası, yol yapımı, tüp geçit inşaatı, bina inşaatı, tarımsal faaliyet, madencilik vs) her zaman kültür varlıklarından daha öncelikli bir konumda olduğunu üzülerek izlemekteyiz.
AYDIN’DAN ÖRNEKLER
Aydın’daki arkeolojik açıdan fevkalade öneme sahip ve hakkında çok sayıda bilimsel yayın yapılan Latmos Kaya Resimleri bir sabah taş ocağı işletenler tarafından patlatılma riskiyle karşı karşıyadır.
Aydın Denizli Otoyol inşaatı projesi Donduran Kulesini, Hamzabali Höyüğünü, Orthosia antik kentini, Menderes Antiocheia’sını ve pek çok çeşme ve tarihi köprüyü belki yıkıp yok edecektir.
Adına definecilik denilen vatan hainliği ile eşdeğer kaçakçılık yüzünden Aydın’daki pek çok eser geri dönülemez biçimde tahrip edilmektedir. Buna eski camiler de dahildir. Henüz tescil edilmemiş eski çeşmeler ve tarihi evler ya kazılarak ya da patlatılarak yok edilmektedir.
Orthosia antik kentinde yer alan tarihi Bizans Kalesi sürekli bir defineci tahribatı ile her gün erimektedir. Orthosia Nekroplünde yer alan mezarlar sürekli açılarak bozulmakta ve içinden çıkanlar talan edilmektedir.
NE YAPILMALI
Ulusal bir koruma stratejisi ve yasal altyapı olmadan tam bir koruma sağlamak mümkün görünmemektedir. Kültür varlıklarımızın madencilikten, inşaattan ve tarımsal faaliyetlerden önce geldiğini kabul etmemiz ve bu gerçeğe göre politika koymamız icap etmektedir. Üniversitelerin arkeoloji bölümleri ve mimarlık okullarının ilgili bölümleri sorumluluklarının gereğini yapmalı ve bu konuda rehber olmalıdırlar.
Vatandaşların koruma yönünde bilinçlendirilmesi için acilen çalışılması gerekmektedir. Okullarda, kamusal alanlarda ve yayınlarda kültür varlıklarının korunması gereği, uzmanlarca anlatılmalı ve bu yöndeki projeler desteklenmelidir.
Son olarak, kültür turizmi desteklenilerek bu yönde vatandaşların bir ekonomik motivasyon kazanmasına çalışılmalıdır. Kültür varlıkları korunarak daha fazla ekonomik fayda temin edilebileceği anlaşılmalıdır.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.