Hatırlayacağınız üzere, 11 Nisan 2022 tarihinde yayımlanan “Su Kadar Ömrünüz Olsun” isimli yazımızda, Prof. Dr. Okan KÜLKÖYLÜOĞLU hocamızın katkılarıyla suyun oluşumu hakkında bazı bilgiler vermiş su ile ilgili tarihi ve mitolojik bazı anekdotklar paylaşmıştık. Bugünkü yazımızda yine Değerli hocamızın katkılarıyla yazımıza devam etmek ve böylelikle, her birimizin bildiği bir gerçeği, bir kez daha bu yazı vesilesiyle sizlerle paylaşmış olmak istiyorum.
“22 Mart her sene Dünya Su Günü olarak kutlanmaktadır. Bu seneki Birleşmiş Milletler teması ise “Yeraltı suları: Görünmezi görünür yapmak” olarak verilmiştir. Bu önemli bir yaklaşımdır çünkü yeryüzündeki tatlı suyun %30 yeraltında bulunmaktadır. Oysa kullandığımız yeraltı sularının oluşumu milyar seneler ile on binlerce sene almaktadır. Günümüzde tatlısuyun %70’inden fazlası sulama ve yiyecek sağlamak amaçlı kullanılırken, %22’si ise üretim ve enerji sağlamak için kullanılmaktadır. Sadece %8’i diğer ihtiyaçlar için gerekli olmaktadır. Şüphesiz bu miktar çok azdır ve her geçen gün bu miktar düşmektedir. Bunun esas nedenlerinden birisi ise dünya nüfusunun artmasıdır. Son yüzyılda dünya nüfusu yaklaşık üç kat artmasına rağmen suya ihtiyaç ise yedi kat artmıştır.
Birçok canlı gibi insan hayatı suda yani anne karnında amniyon sıvısı denilen yaşam suyunda başlar. Su bütün organlarımızda ve uzuvlarımızda olmazsa olmaz ihtiyaçlardan birisidir. Öyle ki küçücük bir kılın bile %10 kadarı sudur. Böylece suda başlayan hayatımız sudan uzakta kalamadan sürmektedir. Bu süreçte yine suyla ilgili olarak elliden fazla hastalıkla yüzleşmekte olasıdır. Dünyada en az on yedi ülkede su sorunu yaşanmaktadır. Ülkemiz de onlardan birisidir ve 2030 senesine doğru kişi başına düşen su miktarı yıllık 1000metreküpe inerse su kıtlığı yaşayan ülkeler sınıfına düşecektir.”
Su Tasarrufu Şart
Suyu tasarruflu ve gelecek nesiller için güvenli kullanmak için aşağıda verilen dört temel ilke üzerinde durmak gerekebilir:
1) Habitatların korunması: Su kullanımının en aza indirilmesi tatlı su habitatlarının ve bu habitatlarda yaşayan canlıların da yaşam şansını arttırır.
2) Devamlılık sağlamak: Gelecek kuşaklara suyun sağlıklı, temiz ve yeterince devamlılığı; ekosistemden alınan, kullanılan ve harcanan su miktarı doğal olarak yenilenebilecek miktardan fazla olmamalı.
3) Enerji tasarrufu: Su çıkarımı, dağıtımı ve kirli su arıtma işlemleri önemli miktarda enerji gerektirir. Bu miktar bazı ülkelerde toplam elektrik enerjisinin %15’i kadardır.
4) Maddi tasarruf: Su tasarrufu önemli miktarda maddi tasarrufta sağlar.
Bununla birlikte aşağıda verilen özellikle üç (+2) olarak verilen genel su etiğinin de tartışılması elzemdir:
1) Su yönetiminde bütünlüğü: yönetim sürecini temizlemekle ilgilidir (yolsuzlukla mücadele ve şeffaflık), ancak aynı zamanda profesyonel dürüstlüğü ve yönetimsel sonuçlarını da ele alır; i- şeffaflık, ii- hesap verebilirlik, iii- katılım.
2) Su yönetimi: sürdürülebilir su yönetimi savunuculuğunda kullanır gönüllülük üzerine, kar amacı gütmez
3) Su adaleti: Su etiğinde olduğu gibi, su adaleti perspektifi hemen hemen her su meselesine uygulanabilir, ancak insan-doğa ilişkileri ve doğa haklarından ziyade özellikle insan-insan ilişkilerine odaklanır.
4) Ekosistem servisi: Çevre-merkezli, ekonomi ve kültürle ilişkili
5) Doğa hakkı: Yerli-lokal kültürlerin bakışında; doğa kutsal bir alan.
Sonuç olarak yaşantımızın olmazsa olmazı olan suyun önemini günübirlik tartışmak veya akşam yemeğinde masada içerken anımsamak ne kadar yetersizse, suyu birkaç yazıyla tartışmak veya anlatmaya çalışmakta o kadar yetersizdir. Önemli olan suyu bir yaşam felsefesi haline getirmek gerekir. Gelecek nesillerin daha sağlıklı, daha güvenli ve daha bir sonraki nesillere umutlu bir yaşantı bırakabilmesi için suyu en temiz ve en bol haliyle korumalı ve yaşatmalıyız.”
Su hakkında bütün bu yazılanlardan sonra birbirimiz için vicdanlarımızın rahat sesiyle hala “su kadar ömrünüz olsun” diyebilecek miyiz?
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.