‘Yarın öldüğümüz zaman birisi bize: ‘ Dünyada neler gördünüz? ‘ diye sorsa herhalde verecek cevap bulamayız.’ Koşmaktan görmeye vaktimiz olmuyor ki.’ mi diyeceğiz Sabahattin Ali gibi.
Peki seyahatlerimiz boyunca yolumuz üzerinde gördüğümüz ‘kahverengi tabelaları yüzlerce kez görmüş olmamıza rağmen acaba hangimiz yada kaçımız bir kez olsun yolumuza bir soluk verip rotamızı buralara çeviriyoruz. Kaçımız Düzenli gezi planlamalarımızın ya da rotamızın içine buraları dâhil ediyoruz? Hemen yanı başımızdaki. Hatta yürüyüş mesafesindeki. Elbette birçok yer bu kadar yakın değil. Ama olsun. Hiçbir bahaneye sığınmadan kaçımız değerlerimizin farkındayız? Geçtiğimiz günlerde Kanada’dan arkadaşım Mehmet Ekizoğlu aradı. ‘Magnesia da çok güzel şeyler oluyor,Zeus tapınağını ortaya çıkarıyorlar, çok büyük gelişmeler oluyor.’ dedi. Bunu görev addedip Magnesia Kazı Başkanı Doç.Dr. Görkem Kökdemir hocamıza ulaştım. Sağ olsun kendileri beni son derece nezaketle karşıladı. Memnuniyetini ifade etti.Ve İlk fırsatta bizlere çevirimiçi bilgi dolu,son derece anlamlı bir sunum yaptı. Peki Nedir? ,Neresidir? Önemi nedir? Neden bu kadar değerlidir? Nasıl Magnesia? Magnesia kentinin önemini kısaca özetlemek veya bir iki fotoğraf ile bu kentin tarihsel değerini anlatabilmek elbette oldukça zordur. Ama bu bir görev ise biz bu görevimizi yapalım derim.
MAGNESİA
Menderes Magnesiası, Aydın ili, Germencik ilçesi, Tekinköy sınırları içinde yer almaktadır. Antik kent, bugünkü İzmir kent merkezine yaklaşık 120km, Aydın-Kuşadası’na 25km, Aydın-Selçuk’a (Ephesos) 20km, Aydın-Söke'ye ise yaklaşık 15km uzaklıktadır. Yani hepimizin bildiği haliyle Ortaklara yakın olan işte o Kahverengi tabelalı yer. MÖ 400-350 yılları arasındaki kuruluşundan, Roma Dönemi’nin sonuna kadar olan süreçteki Menderes Vadisi’nin antik limanlarına ulaşan yol ağının tam kavşağında yer alan konumu buranın önemini ayrıca ortaya koymaktadır.
Ünlü düşünür Platon’un “Yasalar”adlı eserindeki, “ideal kent planlaması” ve “ideal kent-devlet yönetimi” ile ilgili bölümlerde, yeni kurulucak bir kent olarak anlatılan ideal örnekleme Magnesia Kenti’dır. Atina’dan Pers destekçisi olduğu düşünülerek sürülen ünlü amiral Themistokles, Anadolu’ya gelerek, geri kalan yaşamına ve belki de siyasetine devam etmek için kendisine Magnesia kentini seçmiştir. . Makedon Krallığı ve Kral III. Alexandros, Anadolu’da Menderes Vadisi’nin güvenliğini sağlamak adına Magnesia’nın bugünkü konumunda, MÖ 4. yüzyılda kurulmasına büyük bir olasılıkla destek vermiştir.
Bütün bu tarihsel önemlerinin yanısıra mimari açıdan Magnesia MÖ 3. yüzyılın ünlü mimari olan Hermogenes’in baş yapıtı olan, Romalı ünlü mimar Vitruvius’un kitabında da övgü ile söz edilen, Anadolu’da Artemis için inşa edilmiş en büyük 3. tapınak Magnesia’dadır. Akdeniz Havzası’nda günümüze kadar en iyi korunmuş stadyumlardan bir tanesi olan ve tanrıça Artemis adına düzenlenen festivallerde gerçekleştirilecek yarışlarda ve oyunlarda kullanılmak üzere inşa edilmiş yapı Magnesia’dadır. Yine bu yarışmalara hazırlanmak ve yarışmalar sonrası kullanılmak üzere inşa edilmiş Anadolu’nun bugüne kadar en iyi korunmuş iki ayrı Gymnasion-Hamam kompleksi de Magnesia’dadır.
DİNSEL VE MİMARİ AÇIDAN MAGNESİA:
Magnesia 12 ayrı mahaleye bölünürek, 12 ayrı tanrı-tanrıçaya adanmış bir özelliğe sahiptir. Bu özelliğinin bir göstergesi olarak da baş tanrıça Artemis’in kutsal alanı içerisine 12 tanrı-tanrıça için bir anıtsal sunak inşa edilmiştir. Magnesia’nın inanç açısından bu özel durumuna bağlı olarak da tanrıça Artemis dışında Zeus, Athena, Apollon, Dionysos ve Mısır Gizem Kültlerinin en önemlilerinden bir tanesi olan tanrı Serapis gibi birçok tanrı ve tanrıça için de ayrı kutsal alanlar oluşturulmuş, tapınaklar inşa edilmiştir. Ayrıca Magnesia’nın Geç Antik ve Doğu Roma İmparatorluğu Dönemi’nde psikoposluk merkezi olarak hizmet vermiş olması da bu önemi ortaya koymaktadır.
Başta da belirttiğim gibi Magnesia yı bu yaklaşık iki sayfalık yazı ile anlatmam hele benim gibi bir bilgi fakiri kişinin anlatması elbette mümkün değildir. Şimdlik karınca kararınca bu anlatımıma ikinci bir yazı ile devam etmek üzere bitirmek istiyorum.
2021 yılında başlatılan kazılarla %70 oranında korunmuş olduğunu düşünülen bu tapınağın mimari elemanlarını ortaya çıkarttıktan sonra, restorasyon projesi ile tapınağın orijinal yerinde sergilenmesi ve görselleştirilmesini sağlamak en büyük amacı olanların bu amaçlarını yerine getirebilmek adına neler yapılabilir konusu elbette önümüzdeki yazımızın baş konusu olacaktır.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.